27 Aralık 2011 Salı

DEV YARATIK GÖRÜNTÜLENDİ

DEV YARATIK GÖRÜNTÜLENDİ

              Bir okyanustan çıkartılan bu dev yaratığın ne olduğu hala çözülemedi. Balinaya benzeyen görüntüsü ise görenleri şaşkına çeviriyor...







haberler.com

23 Aralık 2011 Cuma

Gizemli Kürenin esrarı çözülemiyor!

Gizemli Kürenin esrarı çözülemiyor!

Namibya'ya gökten garip bir küre düştü. İçi boş ve bilinmeyen bir metal alaşımdan yapıldığı belirlenen kürenin bu dünyaya ait olup olmadığı merak ediliyor...


Dünyanın tanımlamayan uçan cisimlerden (UFO'lar) sonra artık bir de "tanımlanamayan düşen cisimler" bilmecesi var... Bilinmeyen bir metalik alaşımdan oluşan ve gökten düşen cismin ne olduğunun esrarı bir aydır çözülemiyor...
Namibya'nın başkenti Windhoek'in yaklaşık 750 kilometre kuzeyindeki bir köyün merasına gökten garip bir cisim düştü. Kasım ayında bulunan cismi inceleyen yerel yetkililer ne olduğunu anlayamayınca çareyi NASA ve Avrupa Uzay Ajansı yetkililerinden yardım istemekte buldular.


Otların arasında bulunan 35 santimetre çapında, 6 kilogram ağırlağındaki içi boş küre, düştüğü yerde 3 metre 80 santim çapında bir çukur açmış.
İki yarı kürenin birbirine kaynatılmasından oluşturulmuş cismi garip kılan, daha önce görülmemiş bir metalden imal edilmemiş olması ve ne işe yaradığının anlaşılamaması...
Kürenin bir patlayıcı madde olmadığına hükmetmiş yetkililer ancak gizemli topun bulunduğu bölgede bir kaç gün  içinde patlama sesleri duyulduğunu da belirtiyorlar...
Kasım ayından bu yana inceleme yapan ve anonslarla halktan top hakkında bilgi isteyen yöneticiler işin içinden çıkamayınca NASA ve Avrupa Uzay Ajansı yetkilerinden yardım istediler.
Halkın "metalik uzay topu" olarak adlandırdığı kürelerden son 20 yıl içinde Güney Afrika, Avustralya ve Latin Amerika'da benzerlerinin görüldüğü ileri sürüldü...

Pluton'da şok keşif!

Pluton'da şok keşif!

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi, "gezegen" olmadığı bile iddia edilen Pluton'la ilgili öyle bir keşif yapıldığını duyurdu ki...

23 Aralık 2011 - 15:35

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA), Pluton gezegeninin yüzeyinde "yaşamın yapı taşlarına" rastlandığını açıkladı.

Biliamadamları, Hubble Uzay Teleskopu’yla cüce gezegenin kayalık ve buzlu kaplı yüzeyinde ultraviyole ışıklarının emildiğini keşfettiklerini, bunun da Pluton’da karmaşık hidrokarbon moleküllerin var olduğunu kanıtladığını açıkladı.

Bu moleküllerin, güneş ışığı ya da kozmik ışınların gezegenin yüzeyindeki buzda bulunan metan, karbonmonoksit ve nitrojen ile etkileşime geçmesi sonucu ortaya çıktığı ve gezegene kırmızı rengini verdiği sanılıyor.

SİRİUS UFO2DAN ALINMIŞTIR
  

22 Aralık 2011 Perşembe

İTALYADA KAYIR EDİLMİŞ UFO

İTALYADA KAYIT EDİLMİŞ BİR UFO

Beyaz adamla ilk karşılaşma

Beyaz adamla ilk karşılaşma


Papua Yeni Gine yerlilerinin 1976 yılında ilk defa beyaz adamı görmesi esnasında çekilmiş. Tüm duyguların yaşandığı bu heyecanlı karşılaşma saniye saniye kayıt edilmiş

ABD'de askeri araç UFO taşıdı iddiası

 ABD'de askeri araç UFO taşıdı iddiası
Kansas'ta 114 yıl sonra UFO görüldü! Askeri TIR'la UFO taşındığı iddiası şehri yine karıştırdı. Görülen gerçekten uçan cisimdi ama tanımlanmayan türden değildi
1897 yılının Nisan ayında UFO söylentisi ile çalkalanan Kansas City'de 114 yıl sonra tekrar UFO görüldü. Aslında Kanada dünyada en çok UFO görüldü ihbarı yapılan yerlerden ve her sene yüzlerce UFo gördüm istihbaratı yapılıyor... Ama bu kez uçan daire askeri bir araçta taşınıyordu ve olayın şahitlerinin elinde 114 yıl öncekinden farklı olarak sağlam görüntüler ve resimler vardı!
ABD'nin Kansas'ın Cowley şehri 77. Otobanında 16 Aralık günü bir askeri aracın üzerinde görülen uçan cismin UFO olduğu iddia edildi. Kentte hediyelik eşya dükkanı bulunan Kammi Runt adlı kadın da görgü şahitlerinden ve UFO gördüğünde iddialı.
Ordununun bu konuda insanlardan çok şey saklandığına inananların sayısının hayli fazla olduğu Amerika'da böyle bir söylenti Kansas eyaletinde sansasyon yaşanmasına yetti.
Uçan daireleri savunanlar gerçek bir UFO taşındığını ve ABD Ordusunun yalanının kanıtlandığını savundular...
Cowley şehri şerifi Don Read, olayı doğruladı ama vatandaşların endişelenmesine gerek olmadığını çünkü kamyonla taşınan nesne tanımlamayan bir uçan cisim değil, orduya ait bir hava taşıtı olduğunu söyledi.
Askeri yetkiler, kamyon üstünde taşınanın gerçekten de uçan bir cisim olduğunu ama tanımlanmayan türden olmadığını açıklasa da UFO'lar konusunda çok şey gizlendiğine inanan ABD sakinleri bu açıklamanın da yalanın kılıfı olduğunu iddia ediyor...
Yetkililer taşınan nesnenin Amerikan Ulusal Donanmasına ait Deniz Kuvvetleri İnsansız Savaş Hava Sistemi Hava Gösteri sistemi  (UCAS-D - Unmanned Combat Air System Carrier Demonstration) Programı çerçevesinde geliştirilen insansız hava taşıma araçlarından olduğunu belirtiyor ve "UFO araştırmaları iddia edildiği gibi gizli yürütülüyor ise neden güpe gündüz o araçlar üstü açık olarak taşısın ki?" diye mantıklı bir de soru soruyorlar...
Anlaşılan o ki söz konusu cisim son günlerde İran'da benzerleri ele geçirilen insansız casus uçakları araştırması çerçevesinde üretilen bir uçak modeli....
ABD'nin UFO söylentilerini ABD resmi yetkililerinden daha inandırıcı buluyor olması da ilginç bir Amerikan gerçeği...
(Haber 7)

21 Aralık 2011 Çarşamba

Telepati ve Messing

Telepati ve Messing
Telepati ve Messing
İkinci Dünya Savaşı’nda, Stalin’in de içtenlikle inandığı, hiç bir kararını ona sormadan veremediği bir telepatı vardı: Yahudi “Wolf Messing”

Stalin'in huzuruna çıkarılan Wolf Messing'den imkansız bir deney yapmasını istendi. Zihin kudretini kullanarak Moskova'daki Gosbank'ın veznesinden 100,000 ruble çekecekti. 
Messing, defterinden kopardığı alelade bir kağıdı Stalin'in tayin ettiği iki görevli memurun yanında bankanın veznedarına uzattı ve zihni telkin yaparak 100,000 rublenin, uzattığı çantaya yerleştirilmesini emretti. Veznedar hiç tereddüt etmeden kasayı açıp, paraları saydıktan sonra çantaya yerleştirdi. Daha sonra Messing'in telepati tesirinden kurtulan veznedar çek yerine boş kağıdı görünce baygınlık geçirdi.
Messing, yaptığı telepatik deneylerle ve olayları önceden bilme gücü ile kısa zamanda Rusya’da efsane bir isim olur. İkinci Dünya Savaşı sırasında ve savaş sonrası, çeyrek yüzyıl, Stalin’in telepatı ve SSCB Hükümeti’nin gizli doktrin lideridirWolf Messing, Rusya’nın daima yanında olmuş, Rus halkı da onu milli bir kahraman gibi benimsemiştir.
Savaş sırasındaki en büyük amacı, karşı taraftaki rakibi Alman Generali Haushofer’i yenmek ve tarihin akışını değiştirmek olan Messing, sonunda bu arzusunu gerçekleştirmiştir. Aşağıdaki ilginç olay, bu yolda gösterdiği çabalardan sadece bir tanesidir:
Uzakdoğu ülkelerini çok iyi bilen General Haushofer, Japonlar’ın, Almanya safında yer almaları için Japon Genelkurmayı ile görüşmüş ve onları ikna etmişti. Çok iyi bir toplu hipnoz ustası olan Haushofer, bu ziyaretinde, Japonlar’ı, Rusya’ya saldırmaya da ikna eder. Böylece Almanlar, Rusya’yı, batıdan ve doğudan kıskaca almayı planlamışlardır. Ancak, bu kritik noktada, başlarında general üniforması giymiş Messing olduğu halde, bir Rus askeri heyeti Japonlar’la görüşür. Özellikle Messing, teke tek özel olarak bütün Japon üst düzey yetkilileri ile görüşür ve bunun sonucunda, Japonlar, birden Rusya ile barış anlaşması yaparak güneye yönelirler. Bunun üzerine, Rusya da, ülkenin doğusundaki ordusunubatıya kaydırarak, o sırada Moskova seferinde soğuktan donmakta olan Alman ordusunun karşısına diker. Messing’in üstün yeteneğini gösteren bu ani değişiklik, Almanlar’ın felaketi ile sonuçlanır.
Editörün notu: Bu yazıyı okuyanların, bizim adaları nasıl Yunanlılara verdiğimiz konusunda bir tefekkür etmesi gerekmez mi?


Kaynak: Hakan Yılmaz Çebi'nin Metafizik İstihbarat kitabı ve Hanif İslam.com sitesindeki çalışmalardan derlenmiştir.
http://bankalarveorumcekler.com/HD66791_telepati-ve-messing.html

Gizli Dünyalar

GİZLİ DÜNYALAR

Oktan Keleş ve H.Yılmaz Çebi ile Hazır Kıta Tarih : 24/06/2007 -1.Bölüm: from On Altı Yıldız on Vimeo.

20 Aralık 2011 Salı

LEY HATLARI

 LEY HATLARI

Tarih boyunca inşa edilen bina ve tapınakların mimarları, yerbilim uzmanlarıyla
birlikte gizemli LEY hatlarını arayıp titizlikle buldular ve binalarını onların
üzerine kurdular. Siz de dünyanın enerjiyle akan akapunktur noktalarına
metafizik bir yolculuğa hazır mısınız?


Öncelikle adım adım gideceğimizi öyleyeblirim. Bu enteresan konuyu anlaşılır bir dille size sunmaya çalışacağım. Konu 1921 yılında Batı dünyasının gündemine ilk kez geldi. Arkeolog Alfred Watkins, aslında Britanya’nın kullandığı yollara temel olan eski Roma yollarını inceliyordu. Bunları incelerken o yolların
da daha eski uygarlıklara ait yolların üstüne kurulduğunu buldu. İnsanlar bir şekilde gözle görülmeyen bir akışı hiç terk etmemişlerdi. Uygarlıklar uygarlıklara yerlerini devrederken, ley hatlarına sadık kalmışlardı.
Ley akışları üzerine anayollarını kuruyor ve yol boyunca bu enerjiden hayat bulmak istiyordu.
Ley akışlarının merkez olduğu yerlere kiliselerini, mabedlerini ve hipodrumlarını, stadyumlarını inşa etmişlerdi.

Alfred Watkins, yararlandığı antik haritalar, yer isimlerinin eski dillerdeki isimlere benzerliği ve çatal çubuk yöntemiyle ley hatlarını tespit etti. Modern haritalarda görünmeyen çoktan kaybolmuş, toprak altında kalmış eski yapılara ulaştı.
Teoriyi destekleyecek şekilde, gerçekten de bugün ortada hiçbir izi görünmeyen gömülmüş bu arkeolojik eserler, ley hatları üzerinde uzmanları bekliyordu. Tek yapılması gereken, leyin nereden nereye gittiğini bulup takip etmekti.
Ley” kelimesini literatüre kazandırırken kastettiği, “toprağın temizleyici şeritleri” ya da “çayırlık” bölgeydi.
Alfred Watkins’in bulduğu Ley hattı:
http://en.wikipedia.org/wiki/The_Old_Straight_Track
Alfred Watkins’in kitabını Google Books’da okuyabilirsiniz. (İngilizce)
Ley Lines: Early British Trackways, Moats, Mounds, Camps and Sites
Sonraları konu derinden incelenince bu eski yapıların zincir halinde Avrupa boyunca gittiği anlaşıldı. Özellikle Keltler ve Druidler doğa ruhlarına yakın inanışları ile dünya enerjilerinin güçlü olduğu yerlerde tapınaklar inşa etmiş, kurban alanları, dinlenme ve toplanma yerleri yapmıştı. İşin ilginci zamanla Avrupa kıtasına yayılan Hıristiyanlık dini aynı yerlerin üstüne yeni tapınaklarını kurmuştu. Bu ilginç adetin Türk medeniyetleri tarafından da aynen uygulandığını çok iyi bilirsiniz. Köklü kiliseler
ve binalar, bugün cami olarak ibadet amaçlı kullanılmaktadır.
İskoçya
Avrupada’ki eski toplumlara dönecek olursak, özellikle Druidlerin ve Keltler’in Avrupa üzerinde bir omurga kemiği gibi birbirini izleyen taş yapıları, megalitleri, Altarları, dolmen ve menhirleri arka arkaya dizmeleri müthiş bir hat gibidir. Bu açıdan bakıldığında Stonehenge gibi noktalar yine bu çalışmanın parçası gibi görülmelidir. Özellikle bir kaç ay önce Stonehenge yakınlarında şu anda bir gölün altında kalmış olan yine benzer bir yapı keşfedildiğinden beri bu sıradışı yapılar daha bir titizlikle ilişkilendirilir oldu. Stonehenge tek örnek değildir. Bu taş dizilimi sık sık uygulanmıştır.
Avebury – Stonehange yakınları daha geniş taş dizilimi

DÜNYAYI GEZEN LEY HATLARI

Amerika kıtasında Mexico’dan başlayarak devam eden piramit serisi, sade vatandaşın sandığından çok çok fazladır.
Aynı şekilde Mısır’da 3 tane piramit olduğunu düşünüyorsanız Kralllar vadisine uzanan piramit seris
i sizi oldukça şaşırtacak demektir. Ve Çin’de gizlenen piramitleri, hatta Anadolu höyükleri ve bir kısmının
içindeki yapılan mini piramitler başlıbaşına konular olabilir. (Çin piramidini görmek için tıklayın)
Ley hatlarının gözle görünür simgeleri olan bu binaların dizilişi gibi, devasa uzunluktaki Çin seddi de,
binlerce yıllık sağlıklı bir akışın ve diğer enerjiler için blokajın kaynağıdır. Çinliler için ley hatlarının
geleneksel ismi Dragon çizgileri / Ejderha çizgileridir.
Çin’de ve özellikle uzakdoğu’da saygıyla uygulanan Feng Shui bilimi için yeryüzü, üzerinde kurulacak binanın sağlığı,
iyi şansı ve başarısı için temeldir ve çok önemlidir. Bina bu enerjiyi yeryüzündeki dragon çizgilerinden alır.
Topraktan akan “enerji nehri”, olumlu bir akışa ve yaşamsal berekete sahipse, artık bundan sonrası
evin yapıldığı malzemeye, kapısının açıldığı yöne, içindeki eşyalara, suyun ateşin ve odaların şekline
bağlı olarak ev sahiplerine özellikle sağlık, mutluluk ve iyi bir hayat getirecektir.

Feng shui, cansız nesnelerin mobilyaların ve dünya toprağının canlılara etkisini en iyi hale getirmek için çabalar. Bu bilim o denli ciddiye alınır ki dünyanın en uzun gökdelenlerinden ve ağırlık dengesi hareketli bir topla sağlanan mimari şaheseri Taipai 101‘e doğrudan gelen caddenin yaratacağı olumusuz enerji akışını dengelemek için mimarlar binanın önüne su çeşmesi ve havuz yaptırmıştır.
Yine Çinliler akapunktur tedavisini binlerce yıldır uyguluyorlar. İnsan üzerinde yaşamsal enerjilerin aktığını ve bunların geçtiği merkezleri, bu merkezlerin bağlı olduğu organları biliyorlar. Örneğin kulak memesine bağlı olarak, bedene uzanan hatlardaki tıkanıklık ve fazlalıkları minik iğneler saplayarak dengeliyorlar.
Bu gözle baktığımızda kimi kadim öykülerde bulduğumuz, zamanında dünya enerjisindeki hastalanmaları onarmak için zinciler halinde yapılmış eski binalar, dikilitaşlar bambaşka açılımlar getiriyor. Bu binalar akapunkturdaki minik ince iğneler gibi dünyanın belirli noktalarına saplanıp enerji akışını yeniden düzenliyorlardı.
Hatta dünyanın her büyük şehrindeki dikilitaşları düşünürsek ve bunların Mısır kaynaklı olduğunu düşünürsek bu görüş daha da güçlenecektir. Bildiğiniz gibi İstanbul’da da bir Dikilitaş bulunmaktadır. (Dikilitaşlar hakkında detaylı bilgi için: Türkçe Dikilitaş ve İngilizce Obelisk)


http://egipto.com/obeliscos/obeliskindex.html

NAZCA ÇİZGİLERİ

Peru’da havadan bakıldığında daha doğrusu ancak bir uçakla bakıldığında görülen
(Google Maps ile uydu görüntüsüne bakabilirsiniz)
çizgiler uzun zaman yerdeki insanları şaşırttı.

Bir yol büyüklüğündeki devasa çizgilerin bazıları hayvan figürlerine sahipken bazıları anlaşılmaz çizgiler şeklindeydi.
Binlerce yıl önce yere çizilen bu figürleri kim, neden, nasıl çizmişti?

Sadece uçakla görülen bu çizgilerin yerde nasıl yapıldığı zaten ayrı bir araştırma konusu.
Ama çizgilerin varlığı ve yapısı ve LEY akışı arasında ilinti çok yüksek.

http://en.wikipedia.org/wiki/Nazca_Lines
http://tr.wikipedia.org/wiki/Nazca_%C3%A7izgileri
Eski uygarlıkların çok özenle çalıştıkları bu gerçek neydi?
Dünyanın anatomisine baktığımızda toprağın içinden ve
üstünden akan farklı türde bir enerjiden, hayatsal öneme
sahip bir LEY akışından bahsediyordu kitaplar.


Modern haritacılıktaki enlem boylam, meridyenler bulunmadan önce haritacılıkta gizemli çizgiler, akışlar ve bu çizgilerin kesiştiği yerler vardı. Piri Reis haritasına bir göz atın. Bu çizgiler ilginç şekilde dünya enerji çizgileri ve kesişim noktalarına uyuyor. Dünya gezegeni, hayat enerjisini güneşe ve galaksi sistemine bağlı olan bu devasa LEY akışından alıyordu. Gözle görünmez bir göbek bağı gibi LEY akışı örüntü halinde uzaklardaki yıldızların etkilerini ve gezegenlerin yaşamlarını birleştiriyordu. Böylece Mısır piramitlerinin belli odalarının baktığı Sirius gibi yıldızlar aradaki mesafeye rağmen organik bir bağla dünyayla bu müthiş enerji hatlarıyla bağlıydı.
İnsan ruhsal varlığı da kökleri toprağın hemen üstünde bulunan bir ağaç gibi bu enerji alanından besleniyordu. Doğu öğretilerinde bahsedilen fohat ya da prana enerjisi ve sonraları Amerikalı araştırmacılar tarafından da bulunan gizemli Orgone enerjisi bununla ilgiliydi.
“Yeryüzünün, ley ağı sayesinde yansıyan yaşam gücü, aynı pranik alanın parçaları olmaları nedeniyle güneşinkiyle
de sıkı sıkıya bağlıdır. Bu nedenle güneş, yeryüzünün ley ağı ve yeryüzündeki doğal oluşumların hepsinin
sahip olduğu sağlık ya da yaşam gücü arasında eşi görülmemiş yakın bir ilişki vardır. Tarih boyunca
insanların içgüdüsel, sezgisel ya da şuurlu bir biçimde yeryüzünün ley ağına ilgi göstermiş olmalarının
nedeni de budur. Böylelikle insanlar gerek fiziksel gerekse ruhsal sağlıklarını korumanın yanında,
kendilerini çevreleyen doğal oluşumların gelişimini de sürdürmeyi ve zenginleştirmeyi
başarmışlardır. Bu arada yeryüzü ile aralarındaki ilişkiyi de tanıma fırsatı bulmuşlardır.”

Kaynak: The New Age, An Anthology of Essential Writings Çeviren: Sema Özçallı
http://www.bilyay.org.tr/rmdergi.asp?ds=56&name=56_06

Dinler için binlerce insanın gerektiğinde öldüğü ve elden bırakmamak için herşeyi yaptığı özel yerler mesela Kudüs Tapınağı, Kabe gibi kutsal yerlerin de bu büyük anahatların kesişimi üzerine kurulu olduğu da söylendi.
Böylece sadece dünya hatlarının değil, göksel hatların da kesişimindeki bu binalara dönülerek yapılan ibadetler (kıble kavramı) o canlının o yönden yayılan bu hayatiyet akışına, kendi çakra sistemini açması beslenmesi ve temizlenmesi imkanına da yol açıyordu.

POPÜLER KÜLTÜRDE LEY HATLARI

Popüler kültürde örneğin çizgiromanlarda ve bilgisayar oyunlarında ley akışlarına sık sık değiniliyor. Atlantis / Martin Mystére‘nin, “Dünyanın Sınırındaki Ev” öyküsünde, böyle bir kesişim noktasına kurulan çok özel bir iç mimarisi olan evin, insanları bir noktadan bir noktaya, hatta bir boyuttan diğerine ışınlamaya muktedir olduğu bile idda edildi.
Stephen King ünlü Kara Kule serisinde kahramanlarının IŞIN’ı ve Yolu takip ettiğin anlatmıştı. Bu çizgiler dünya boyunca gittiği gibi paralel evrenlerdeki dünyalara ve tüm zamanlara ulaşıyor ve herşeyin merkezindeki Kara Kule’de birleşiyordu. Bunun için Kara Kule aynı zamanda müthiş bir güldü. Kırmızı insanı ruhani coşkuyla ve yaşamla dolduran tek bir güldü. Kitabın eksenini oluşturan Işın’ı yıkmaya çalışan bir kırıcı grubu tüm kötülükleri ile zaman ve uzay dengesini bozmaya çalışıyorlardı.
Anlatılan olayların ortak yönü ise gezegenimizin içinde ve üstünde bir spiral akışla dönen esneyen kilometrelerce uzanan bu akışların akapunktur biliminde insanın üzerinde bulunduğu gösterilen enerji çukurları nehirleri, tepeleri gibi bölgelerinin olması. Bu yönüyle insan yeryüzünün bir kopyası.

LOST dizisinin 5. sezonu ile birlikte bazı evrensel ve binlerce yıllık bilgilere göndermeler de yapıldı. Örneğin Adanın yerini bulmak isteyen ekip uzman bir bayana gider. Özel bir odada sallanan çok büyük bir sarkaç ipin ucunda dönmektedir. Kadın, ada ile bu odanın aynı enerji hattı üzerinde olduğunu ve bağlı olduğu enerji hattı aracılığı ile yerinin bulunması için formüllerle hesaplama yapıldığını anlatır.
Carlos Castaneda, bir gün daracık bir mağarada üstadı Don Juan Matus tarafından yüksek bir görüş gücüne yükseltilir ve birdenbire saç örgüsü gibi ışıl ışıl ve devasa boyutlarda akışları görür. Dünyayı saran hatta oluşturan bu örgü hem yaşam taşımakta hem canlı farkındalık ve algıyı taşımaktaydı. tüm canlılar farklı enerji örgülerine bağlıydı ve dünya devasa bir enerji ağıydı…

LEY HATLARINI TAKİP ETMEK

Bu akışları eski uzmanlar nasıl ölçüyordu?
Belirli ruhsal bedensel duyarlılığa sahip insanlar en çok çatal çubuk yöntemi ile toprak altında su ararken yaptıkları gibi enerji akışına bakıyordu. (Ley konusunu gündeme getiren Arkeolog Alfred Watkins de çatal çubuk yöntemini kullanıyordu. Kişi elinde serbest bıraktığı şeyle yürürken kendi aura alanı aradığı şeye rastlayınca refleksel bir tepki ile elindeki çatalı istemdışı büküyordu. Bu çoğu modern eğitim almış bilimle büyümüş bizlerin burun kıvırıp bıyık altından güleceği metotla Rusya’nın yıllarca petrol ve maden yataklarını inanılmaz ucuza bulduğunu söylesem güler misiniz? Amerika’nın devasa uydu maliyetleriyle karşılaştırıldığında gülmemek zor.

Ayrıca sarkaç yöntemi de çok önemliydi. Özellikle sarkacın ipinin uzunluğu aranan bilgiye göre değişiyordu.
Doğru uzunluk ve doğru uçla birleşen duyarlı insanlar bir evin huzurla dolması için nereye yapılması gerektiğini
ve yaşamsal pek çok akışı hesaplıyabiliyorlardı. Günümüzde Türk toplumu sarkaç metodunu çok iyi bilir.
Hisleri iyi genç kızların hamile kadınların karnı üstünde bir ipe bağlı yüzüğü sallayıp dönüş yönüne
göre kız ya da erkek bebek olduğunu söylemeleri gibi. Evet ülkemiz pek çok açıdan orijinal bir yer.
Günümüzde bu akışları yakalayacak makinelerin de yapılması işi pratikleştirecektir.
Bu konuda yapılmış bağımsız çalışmalar olmasına karşın yazar henüz herhangi birini inceleme imkanı bulamamıştır.

LEY AKIŞLARINDAN ENERJİ

Nikola Tesla enteresan bir şekilde elektriği kablosuz iletebiliriz, kablolar gereksiz dediğinde deneylere bağlı olarak çalışıyordu.
Gerçi Edison’un siyasi çevresinin gücüyle bu buluşu topluma yayılamadı ve elektrik telleri dünyayı sardı.
Dünya küresini elektrik akışını bir noktadan bir noktaya göndermek için kullandığında ve bunun deneylerini yaparken
çevre bölgelerdeki atların nalları elektrik çarptığında aslında kadim ve köklü bir bilgiyi fizik bilimine uyguluyordu.
Günümüzde modern otobanların altına döşenecek elektrik akımı ya da manyetik yolla hafifçe havada gidecek arabalar
enerjilerini yoldan alacak elektrikli arabalar tasarlanıyor. Enerjisini bu hattan alacak olan makineler aslında şu anda
kullanmadığımız o eski ley akışlarını kullanan uygarlıkları taklit ediyor. Binlerce yıl önce keşfedilmiş
ve o uygarlıklar yok olunca unutulmuş olan bilimler yeniden keşfediliyor.
Arkeolojik kazılarda Druidlere ait bölgelerdeki öbeklerden enteresan şekilde karbon, çinko ve demir çıkıyor.
Bu bölgeler ise doğrudan ley akışları üstünde. Bildiğiniz gibi bu saydığımız malzeme ile pil yapılır!
Akla olmadık şeyler geliyor. Temel fizik bilimi ile Ley akımlarından enerji doldurmayı mı öğrenmişlerdi?
Oysa pil yapımı binlerce yıl sonra bulunacaktı. Tıpkı Wilhelm König’in Irak’taki kazılarda ortaya çıkardığı kadim piller gibi
Yine sözlü ve yazılı efsaneler özellikle Hindistan’ın Mahabbarata destanı bu ley akışları üzerinde uçmayı başaran olağanüstü
uçuş cihazlarını Vimanaları tarif ediyor. Hikaye öyle ki bir zamanlar yüksek bir uygarlık bu ley
akışlarının üstünden uçarak giden cihazlar kullanır. Ley enerjisi tüm uygarlığın kullandığı bir temel enerjidir.
Piramitlerin tepesinde bulunan kristaller topraktan ve toprak üstünden alınan enerjiyi cihazların ve
insanların kullanımı için dağıtır. Sonraları uygarlıklar çöker. Kristaller yağmalanır.

Geriye boş piramidler ve bu uçuş rotaları kalır. İnsanlar binek hayvanları ve ayakları ile yine uygarlıkların kalıntıları
üstünde gidip gelirler. Sonraları o kalıntılar yerine kendi şehirlerini kurarlar. Troya’nın katlarca aynı yere
kurulması gibi. Her dinin gelip bir önceki tapınağı değiştirmesi ama aynı yerde ibadet etmesi gibi.

HAYVANLAR VE LEY AKIŞI

Bilimadamları yıllardır uzun rotaları uçan göçmen kuşlar, denizde giden kaplubağaları, balinaları balıkları izliyor.
Bu hayvanlar daha doğduklarında bir başka yerde dünyaya geliyorlar ve geriye dönüp o uzun yolu
kusursuz şekilde alıyor ve yavruluyorlar. Sadece manyetik alana göre yönlerini buluyorlar demek çok güç.
Hatta bazı türler şimdi deniz olmuş yerlere gidip geliyor. Sanki eskiden bir toprak parçasına ulaşıyorlarmış ve orası batıp gitmiş gibi.

KUTSAL METİNLERDEKİ NEHİRLER IRMAKLAR

Cennette anlatılan ırmaklar bu Göksel akışlar mı? Bir çok insan için “altlarından ırmaklar akan Cennetler”
kavramı belki bambaşka derinliğe kavuşur. Ve bu akışlar dünya insanının enerji bedenleri için gıda ve bilgi kaynağıdır.
Yeryüzü ruhunun özü ya da şuuru, insanlarda doğrudan ortaya çıktığında mutluluk hissi uyandıran oldukça
yüksek frekanslı bir enerji halinde varlığını belli eder. Leylerin girdap benzeri yapısındaki devingenlik,
yeryüzünün kendi biçimini korumak için kullandığı gücün, diğer bir deyişle,
hedef veya arzunun bir sonucudur.
Ley hattının içerdiği çift girdabın aynı zamanda enerjinin özel bir niteliğini de yansıttığını söylemiştik.
Peki Ley niye bir çift girdaba sahiptir ve bu özel nitelik nedir? Bu iki soruyu yanıtlamak için
yeryüzü ruhunun, hayli yoğun bir fiziksel yaşam biçimini almasındaki hedefi kavramak gerekir.
Elbette ki bu hedef, insan biçimine girmedeki amaç ile benzerlikler taşımaktadır. Yeryüzü ruhunun
hedefi, zaman ve titreşimsel deneyim aracılığıyla yeryüzünü meydana getiren enerji alanlarına
yeni bir enerji niteliği dağıtmaktır. İnsanoğlu, enerjinin bu yeni niteliğiyle “koşulsuz
sevgi” olarak iki sözcükle özetlenebilecek bir biçimde tanışır.

Aslında insan deneyiminde koşulsuz sevgi adını verdiğimiz şey, gezegensel bir ruh ya da insana özgü çok boyutlu bir benlik veya ruh aracılığıyla yaşam ve yaşam gücü olarak bildiğimiz şeylerin ortaya çıkmasını sağlayan evrensel bir ilkedir.
Koşulsuz sevginin insan biçimini alırken sahip olduğu güç, yokluğu durumunda yaşamın kendisinin de; gelişim, değişim, ahenk ve hareketin de var olamayacağı devingen ve evrensel bir ateştir.

Kaynak: The New Age, An Anthology of Essential Writings adlı kitaptan çeviren: Sema Özçallı
http://www.bilyay.org.tr/rmdergi.asp?ds=56&name=56_06
ANADOLU LEY AKIŞLARI – ANADOLU İKİZKENAR ÜÇGENİ
“Batıda Truva’dan başlar ortada Ankara’ya gelir oradan da Nemrut Dağı’na iner.
Ankara bu iki noktadan biraz daha yukarda kalır.
Ve Ankara’dan da direkt Giza’ya yani piramitlere inen ayrı bir ley hattı vardır.
Gerçi Truva’dan Ankara’ya, Ankara’dan da Nemrut’a inen çizgide de pek çok ley noktası bulunur.
Hatta Truva’dan ve Nemrut’tan Giza’ya da inen, pek çok ley noktası mevcuttur.
Giza’dan Truva’ya ve Giza’dan Nemrut’a giden hat Ankara’da birleşir.
Ayrıca Giza’dan Ankara’ya da direkt bir hat çıkar.
Harita üzerinde bunu çizerseniz bir büyük (t) harfine benzer bir şekil çıkar.
Daha dikkatli bakıldığında da bunun “t”den çok bir gemi çapasına benzediği aşikar görülür.
Çapanın tepesinde de Ankara yer alır.
Ankara’nın ismi. Anchoron – anchor’dan gelir. Anlamı da “çapa”dır.”
Asıl kaynak bulunamadı. Bu yazı kısmı Ekşi sözlüğe yapıştırılmıştı.
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=anadolu%20ikizkenar%20ucgeni

LEY AVCILARI

Ley hatlarında yürüyerek enerji toplamayı hedefleyen sevimli insanlar da var bu dünyada icon smile Ley Hatları | Ley Lines Şaka bir yana Ley akışının beslemesi için gezen bu insanlar Ley hatları üzerine araştırmalar yapıyorlar.
http://www.leyhunter.org/leyhunter.com/begin/index.htm
Kaynakça:
Wikipedia LEY LINES
http://en.wikipedia.org/wiki/Ley_lines
http://en.wikipedia.org/wiki/Stonehenge
http://en.wikipedia.org/wiki/The_Old_Straight_Track
http://en.wikipedia.org/wiki/Ancient_trackway
http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_ley_lines
Akapunktur
Acupuncture
Feng Shui
http://205.209.69.90/grid
http://www.vortexmaps.com/hagens-grid-google.php
http://witcombe.sbc.edu/earthmysteries/EMLeyLines.html
http://www.vortexmaps.com/piri-reis.php
BİNALARIN GİZLİ DİLİ
“Binaların Gizli Dili”
KİTAPLAR
The Old Straight Track (1925) | Alfred Watkins
Alfred Watkins’in kitabını Google Books’da okuyabilirsiniz. (İngilizce)
Ley Lines: Early British Trackways, Moats, Mounds, Camps and Sites
Danny Sullivans – Ley Lines: A Comprehensive Guide to Alignments for an excellent listing of European Leys.
Kitabın önizlemesi ile pek çok sayfası okunabiliyor. Google Booktan hemen bakabilirsiniz
The New Age, An Anthology of Essential Writings adlı kitaptan çeviren: Sema Özçallı
http://www.bilyay.org.tr/rmdergi.asp?ds=56&name=56_06
http://www.bibliotecapleyades.net/ciencia/antigravityworldgrid/ciencia_antigravityworldgrid06.htm
BBC
http://www.bbc.co.uk/dna/h2g2/A954498
NAZCA ÇİZGİLERİ
http://en.wikipedia.org/wiki/Nazca_Lines
http://tr.wikipedia.org/wiki/Nazca_%C3%A7izgileri
DİKİLİTAŞLAR
Türkçe Dikilitaş
İngilizce Obelisk)
http://egipto.com/obeliscos/obeliskindex.html
okyanusum.com dan alınmıştır

EL CASTİLLO PİRAMİDİ HAKKINDA GİZEMLİ İDDİALAR Los Enigmas del 2012 - El rayo de luz sobre la piramide de Kukulkan

El Castillo - Chichén Itzá - Yucatán - Mexico

24 Haziran 2009 senesinde fotografa kayit edilen El Castillo piramidindeki isik gerçekmis.
Çocuklarinin piramidin önünde 3 fotograflarini çeken turist Hector Siliezar sonra resimlere evde bakarken 3'üncü resimde uzaydan piramidin içine yansiyan bir isik farketmis.
Fotograf ayni anda tarihi,saati,resolüsyonu,büyüklügünü,Jeografik koordinatlarini gösteriyor ve bunlar degistilemeyecek sekilde.
2009'da ekspertler Italyan Guiseppo Garofalo ve Meksikali Guillermo Anaya tarafindan baslatilan incelemelerden sonra resimlerin orjinal ve islenmemis oldugu kanitina varildi.
Fotograflar birer saniye arayla pespese çekilmis ve 3'üncü resimde isik gözüküyor.
Bu isik Maya'larin uzaylilarla temas içinde olduklari ihtimalini kuvvetlendirmektedir.


Wikileaks Video Of Roswell Grey Alien

51. BÖLGE UFOSU

BU KADIN CÜCELER KÖYÜNDEN Mİ?

Bu Kadın Cüceler Köyü'nden mi?

Bu Kadın Cüceler Köyü'nden mi?

Dünyanın en kısa boylu kadını olarak açıklanan kişi, cüceler köyünden mi?


20 Aralık 2011 09:27
font boyutu küçülsün büyüsün


 
Son birkaç gündür hemen hemen tüm gazetelere ve haber bültenlerinde yer alan bir haber vardı: “Hindistan’daki bir kızın, dünyanın en kısa boylu kadını unvanını” aldığına dair.
Bu haber aynı anda tüm dünya medyasında yer aldı. Bu haberin bu kadar ön planda olması dikkatimizi çekti. Normalde “dikkat çekici” bir haber ama gerçekten de dünyanın en kısa boylu kadını o mu? Bu meselenin başka bir yönü.
İkinci yönü ise Oktan Keleş’in  ASA Kitabında  anlattığı “CÜCELER KÖYÜ” ile ilgili. Bu kadın yoksa, o  cüceler köyü ile mi alakalıydı ki, bu kadar gündeme getirildi? 
Bu kadar reklam yapılmasının arkasında, bütün dünyayı/toplumları psikolojik olarak "cüceler" fikrine hazırlık  mı yatıyor?




Oktan Keleş’in ASA kitabı kuşkusuz günümüzdeki yaşanan olaylar ve ilerdeki ilizyonları ve insanlığa kurulacak tuzakları anlama açsından çok önemli bilgiler içeriyor. Ama kaçımız bu uyarıları dikkate alıyoruz, işte asıl sorun bu. Oktan Keleş’in kitaplarını tekrar tekrar okumakta fayda var. ASA, değeri ilerde daha çok anlaşılacak bir kitap. Burada amacım reklam falan yapmak değil, böyle bir bilgi var ve biz bunun kıymetini yeteri kadar bilmiyoruz. Benim asıl derdim bu.
Konuyu dağıtmadan ilgili habere bir bakalım:
Dünyanın en kısa kadını 63 cm”
Hindistan'da lise öğrencisi kız, 18 yaşına basarak "dünyanın en kısa kadını" unvanını almaya hak kazandı 
Yaklaşık 63 santimetrelik boyuyla iki yaşındaki bir çocuktan daha kısa olan Jyoti Amge, Nagpur şehrindeki ölçümün ardından "dünyanın en kısa kadını" ilan edildi.
Kısa boylu olduğu için şükrettiğini belirten Amge, Guiness rekorunun bir doğum günü hediyesi olduğunu ifade etti.
Boyuna yaklaşan Guiness sertifikası ile poz veren Amge, bu sene liseyi bitirdikten sonra üniversiteye gitmek istediğini söyledi ve "Hayalim Bollywood yıldızı olmak" diye ekledi.
 Şimdi de Oktan Keleş’in ASA Kitabı’nda anlattığı “Cüceler Köyü” (431-442) bölümünden ilgili kısma bakalım:


 


- Doğruymuş. Bunlar sanal değil; insanoğlu. Hindistan’ın güney bölgelerinde yaşayan minik bir cüce kabilesi. Fakat İsrail’li bilim adamları; yani şeytanlar, bunların kabilelerini yok etti. Bir kısmını ise buraya getirip hayvanlar gibi üretiyorlar. Böyle bir cüce kavminden dünya habersiz. Sadece efsaneleri var. Bir çeşit pigme gibiler. Küçük pigme…
Bunlar da kim bilir ne amaçla gizleniyorlar; yani bu cüce insanları hangi emelleri için saklıyorlar? Benim tahminim bu insanların menilerini başka bir insanlık ırkı ile karıştırıp, melez bir ırk meydana getirmeye çalışıyorlar.
Latif Baba bunun üzerine şöyle dedi:
- Bu Yahudiler efsanelerine göre 13. Kabile’lerini arıyorlar. Herkes bu kabilenin dünyada herhangi bir ırk, kavim olabileceği konusunda ahkam kesiyor. Oysa bunların inançlarına göre, aradıkları 13. Kabile yok oldu. Tekrar meydana çıkmaları, planlarına göre 2020’li yıllar. Bu da ırkların yeniden -sözde- yapılanmasıyla çıkacaktır. Yani ırklardan biri ile bir başka ırkın birleşmesinden melez; ama onlarca safî, 13. Kabile’yi bulacaklar sözde.
Profesör Daniel birçok laboratuar ortamında hayvanların genleriyle oynadıklarını, kuşlarla kedi genlerini, maymunla köpek genlerini karıştırmaya çalıştıklarını; kanatlı kediler, çift kanatlı horozlar, garip garip, hayret verici surette çeşitli hayvanlar dünyada boy gösterebileceğini anlattı.
Kur’an-ı Kerim’de yaratılışı bozmaya çalışacakları, hayvanların kulaklarını kesecekleri açıkça yazılıydı. Son yıllarda piyasaya “İsrail pilici” diye genleriyle oynanmış bir kümes hayvanı sürülmüştü. Kim bilir daha niceleri; genleriyle oynanmış tohumlar vs...
Minik cüceler yürüyerek bir yamaçtan çıkmaya çalışıyorlardı. Bizler de arkalarından onları takip ettik. Yamacın tepesine geldiğimizde bir köy ve orada da yüzlerce cüce gördük…
 
Erol Derman

19 Aralık 2011 Pazartesi

TUHAF YARATIK "Strange animal cross the road"

TUHAF YARATIK

ESKİ KAYNAKLARDA UFOLAR "Ancient UFO Paintings"

ESKİ KAYNAKLARDA UFOLAR

UÇAN ADAM "flying alien maniacs - best ever footage"

UÇAN ADAM

6 GÜNDE YARATILIŞ

 6 GÜNDE YARATILIŞ

CESED ALEMİNDEN ENERJİ BEDENE, ENERJİ BEDENDEN IŞIK
BEDENE NASIL GEÇİLİYOR?..


DÜNYA'DAN EVRENE ÇIKIŞ NOKTALARI, KUZEY VE GÜNEY

GÖK KAPILARI, KAF DAĞI-ANKA KUŞU...


* BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ/MANYETİK FIRTINALARIN SIRRI!..

* UZAYDA YOL ALAN IŞIK BEDENLERİN İZLEDİĞİ YOLLAR...

* IŞIK BEDENLERLE UZAYA ÇIKAN İNSAN-I KAMİLLERİN UZAY ÇAĞI İNSANLARINA BIRAKTIKLARI İŞARETLER...

* İLMİ BATIN/GÖRÜNMEYEN İLMİN ŞAHİTLERİ RUHLAR ALEMİNDE İLK SECDE EDENLER

  • İNCİR VE ZEYTİN'DEKİ YARADILIŞ AŞAMALARININ SIRRI?

·       HADİSLERDE GEÇEN CİN KARDEŞ İNSANIN ENERJİ BEDENİ


.


6 GÜNDE YARATILIŞIN

3 GÖRÜNMEZ ALEM SAFHASI


1.  "NURUN ALA NUR BEDENLER" VE ŞAHİTLİK ALEMİ





"HATIRLA Kİ RABBİN MELEKLERE; BEN YERYÜZÜNDE BİR HALİFE YARATACAĞIM" DEDİ. (Bakara/30)

-         Cenab-ı Allah, İnsanı hiçbir mahluka vermediği şerefle evrenin yaradılışına şahit tutmak için IŞIK BEDENDE yaratıyor. (Tüm gelmiş gelecek tüm insanlar bu milyonlarca yıl sürecek inşa'aya daha ol emri verildiği ilk andan itibaren şahitlik yapıyorlar. O yüzden cismani bedeninden ışık bedenine dönen insanlara  o alemi tekrar hatırlama donanımına geldikleri için ŞAHİTLİK makamı veriliyor.)

Ayrıca yaradılışın bu safhasında ısı ve ışık aklın alamayacağı kadar yüksek olduğu için insan dünya hayatında imtihana tabi tutulacağı düşük cismani halinde henüz değil de "nurun ala nur" gibi en yüce bedende bulunuyor.

İşte; bu yüzden MİRAC hadisesinde CEBRAİL ALEYHİSSELAM bu yaradılışın mıntıkası olan SİDRET'ÜL MÜNTAHA'dan öteye geçemedi. Çünkü bu safhaya ancak Nurun Ala Nur bedendeki insan dayanır ki RESULALLAH EFENDİMİZİN, MİRACA BAŞLADIĞI YOLCULUĞU GÖK KAPILARINDAN İTİBAREN BU BEDENDE İDİ. CEBRAİL'İN DİĞER MELEKLER GİBİ NUR OLAN BEDENİ BU NURUN ALA NUR BEDENİN GÜCÜNDE OLMADIĞI İÇİN KENDİLERİ, BURADAN ÖTEYE GİDERSEM YANARIM DEDİ. ÇÜNKÜ BU MINTIKADAN ÖTESİ SADECE NURUNALANUR BEDENDEKİ İNSANA HAS DAİRE.

"KIYAMET GÜNÜNDE BİZ BUNDAN HABERSİZDİK DEMEYESİNİZ DİYE RABBİN ADEMOĞULLARINDAN, ONLARIN BELLERİNDEN ZÜRRİYETLERİNİ ÇIKARDI, ONLARI KENDİLERİNE ŞAHİT TUTTU VE DEDİ Kİ; BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM?. (ONLARDA), EVET BUNA ŞAHİT OLDUK" DEDİLER.) (A'raf/174)

BÜYÜK SIR (1)- İşte bu hitabı ilk haşa (ciddiye) alan  Nurun ala nur bedendeki insanlar hemen secdeye kapanarak "EZELDEN EBEDE KADAR" dediler. Bunlar yeryüzünde ilahiyatçıların dahi bir kısmının kafasının basmadığı ki basması da mümkün değil GÖRÜNMEYEN İLMİN/İLM-İ BATIN VEYA İLM_İ DERİN'İN halkın tabiriyle HIZIR İLMİNİN TEMSİLCİLERİ OLDULAR!!!

BÜYÜK SIR (2) – Yukarıda anlatılmaya çalışıldığı maada İnsanın ve Evrenin birinci YARADILIŞ KATEGORİSİNDE insanın yaradılış anındaki milyarlarca derecelik ısı ve ışığa dayanamayacağı için insan ışık bedenlerde şahit tutulmuştur.

BÜYÜK SIR (3)- Sidre'tül Münteha Allah'ın ZATINDAN ZATINA TECELLİSİNİN İLK ANIDIR. DOLAYISIYLA NUR ÜSTÜ NURDUR. YANİ IŞIK/ZİYA NOKTASI EN YÜCEDEDİR. MELEKLER NUR YAPIDA OLDUKLARI İÇİN BU MEVKİDE İZOLE OLURLAR.

BÜYÜK SIR (4) –PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV.) Mirac'a başladığı dünyadaki mevkiler MESCİD-İ HARAMDAN- MESCİD'İ AKSA'ya (ki aralarında kilometrelerce mesafe vardır) ENERJİ BEDENİYLE SEYAHAT ETMİŞTİR, SONRA GÖKKAPILARINDAN İTİBAREN IŞIK/NURUNALANUR Kİ özünde olan bedene geçmiş o donanımda Miraç hadisesini gerçekleştirmiştir.

EFENDİMİZİN yine bu yolculuk sırasında belirli bir mesafeye kadar bindiği Burak da Arapça Bark/yıldırım ışığı anlamına gelir.

2.  
ENERJİ-ÖZATEŞ

Yaratılışın ikinci aşaması birinci aşamada oluşan çok yüksek ışık ile ısının Evren içinde genişlemesiyle ışık taneciklerinin belirli bir oranda soğumaya başlamasına sebep olmuştur. Bu süreçte IŞIK TANECİKLERİ BİR ARAYA TOPLANIP enerji taneciklerini oluşturmuştur.

Bu enerji tanecikleri Kuran'ı Kerim'de "ÖZ ATEŞ" ve "DUMANSIZ ALEV" olarak ifade edilmiştir. Astrofizik bilim dalı ileri sürdüğü BİNG BANG (Büyük patlama)teorisinde de ENERJİNİN IŞIK TANECİKLERİNDEN oluştuğuna yakın açıklamalarda bulunmuştur.

BÜYÜK SIR (5) – Enerji aşamasında yaratılanlar cinler ve ŞEYTANLARDIR!.. Bu sebeple cinler ve Şeytanların bedenleri ENERJİDİR:

BÜYÜK SIR (6) – Şeytan Yaratılışın birinci aşamasına (kategorisine) şahit tutulmamıştır. Dolayısıyla İnsanın birinci aşamadaki/kategorideki YÜKSEK YARATILIŞINI VE İLMİ DURUMUNU bilmediği için aceleci ve haddini bilmeyerek 3. KATEGORİDE CESED HALDE GÖRDÜĞÜ ADEM'İ BAZ ALARAK TERBİYESİZLİK ETTİ. OYSA ALLAH HİÇ BİR MAHLUKUNUN BİLMEDİĞİNİ BİLENDİR! ONUN EMİRLERİNDE AKLIN HAYALİN ALMADIĞI BİR SIR VE BU SIRRA BİNAEN HİKMETLER DE VARDIR.

Şeytan bu ahmaklığının ve cahilliğinin acısını da Allah'ın dünya imtihanına binaen müddet verilerek düşman olarak geçirmekte ve kadrosunu genişletmeye çalışmaktadır.

Şeytan'ın ve taraftarlarının Evren'in ve kendilerinin yaratılışına şahit tutulmadıklarını CENAB-I MEVLA:

"BEN ONLARI (İBLİS VE SOYUNU) NE GÖKLERİN VE DE YERLERİN YARATILIŞINA ŞAHİT TUTTUM. BEN YOLDAN ÇIKARANLARI YARDIMCI EDİNECEK DEĞİLİM" (Kehf/51)  bu ayetle bizlere bildiriyor.

BÜYÜK SIR (7) – Şeytan ve soyu kıyamete kadar FİZİKSEL BEDENLERDEKİ İNSANLARIN KAMİL NOKTAYA ÇIKMAMASI VE İLK YARATILIŞ HALLERİNİ HATIRLAYIP "NURUN ALA NUR BEDENLERE" DÖNÜP bu bedeni güçleriyle kendilerini tesirsiz bırakmamaları için her türlü melaneti ve hileyi gerçekleştirmektedirler. İnsan nefsi bu melanet ve telkinlere olan meylini terbiye etmediği sürece maalesef bir çok kişi insanlıktan düşerek aşağıların aşağısı şeytanın köleleri olarak korkunç bir azaba doğru kendilerini sürüklemektedirler.

BÜYÜK SIR (8) – İkinci aşamada yaratılan bedenlerin ENERJİ BEDENLERE sahip oldukları Kuran'ı Kerim'de; " CİNLERİ ÖZ ATEŞ'TEN YARATTI". (Rahman/15) ayetiyle bildirilir.

Cin ve şeytanlar aynı yaratılış grubundandır. Bu varlıklar yaratılışlarının gereği ENERJİ BEDENLERE sahip olduklarından hareket ve kabiliyetleri daha fazladır. Enerji bedenleri bizim bildiğimiz elektrik enerjisinden daha ileri olduğundan biz onları fizik gözlerimizle algılayamıyoruz.

3. KUARKLAR (BALÇIK SAFHASI)

Allah'ın ZATINDAN ZATINA tecellisi uzay boşluğu içersinde genişlerken ışık tanecikleri birleşerek, enerji taneciklerini oluşturmuştur. ENERJİ TANECİKLERİ DE BİRLEŞEREK İNSANIN FİZİKSEL BEDENİNİN EN KÜÇÜK YAPISI olan KURAN'I KERİM'DE İFADE EDİLEN SÜZÜLMÜŞ ÇAMURU BALÇIĞI OLUŞTURMUŞLARDIR. BALÇIĞIN ASTROFİZİK'TEKİ KARŞILIĞI KUARK'TIR!!!

KUARKLAR (balçık); Elektron, Proton, ve Nötron gibi yapıları meydana getiren yapı taşlarıdır.

BÜYÜK SIR (9) – Üçüncü aşamada Hz.Adem'in (A.S.)  FİZİKSEL VÜCUDU yaratılmıştır. Aynı zamanda evrendeki gezegenlerin ve evrendeki bütün varlıkların oluşumunun başlangıcıdır. Bu sebeple insan yaratılış özellikleriyle EVRENE MODEL olmuştur.

"ALLAH İNSANI ÇAMURA BENZEYEN BİR BALÇIKTAN YARATTI." Rahman/14

Burada anlatılan balçığı meni ile bir tutamayız çünkü Hz.Adem bir ana ve babadan yaratılmamıştır.  CENAB-ı MEVLA tarafından vasıtasız yaratılmıştır.

Üçüncü aşamada fiziksel bedenin yaratılmasının sebebi IŞIĞIN VE ENERJİ SAFHALARININ yoğunlaşması sebebiyledir.

BÜYÜK SIR (10) – Üçüncü Aşamada insanın fiziksel bedeninin yaratılması ALLAH'IN "OL" emriyle atom elemanlarını meydana getiren parçacıklarla (balçık) başlayıp atomlara, ATOMLARDAN MOLOKÜLLERE, MOLOKÜLLERDEN HÜCRE TUĞLALARINA dönüşerek tamamlanmıştır.

BÜYÜK SIR (11) – FİZİKSEL BEDEN; 1. KATEGORİDE YARATILIP ALEMİN YARATILIŞINA DA ŞAHİTLİK YAPAN NURUN ALA NUR yani IŞIK BEDENDEN aşağılara İNİŞİN de İLKİDİR.

YARATILIŞIN 6 GÜN SIRRI

3 GÖRÜNÜR ALEM SAFHASI



4.  ELEKTRONLAR

Birinci, ikinci, üçüncü günler (kategoriler) BATINDIR. Çünkü maddenin alt yapılarını oluştururlar. Ancak elektrondan sonrası ELEKTRON MİKROSKOPLARIYLA görülebildiğinden atom ve üst yapılar (molekül ve hücre) görüle bilinir.

BÜYÜK SIR (12)-  Dördüncü günde/kategoride UZAY BOŞLUĞUNU ATOMLAR doldurmuştur. Her atom modeli oluşturacağı İLAHİ EMİRLE, elektron, nötron ve proton sayısına ulaşır. Dördüncü aşamada atomların her biri İLAHİ EMİRLE-PROGRAMLA/formatla YAPILANDIRACAĞI VARLIĞI ŞEKİLLENDİRMEYE BAŞLAR.

5.    ATOMLAR

Bu aşamada DA ATOMLAR; ÜZERLERİNE YÜKLENEN İLAHİ PROGRAMLA MOLOKÜLLERİ OLUŞTURURLAR. Bu aşamada EVREN' deki düzen artık şekil almaya başlar. Genişleyen EVREN' DE vücut kazanmış yapılar şuurlu olarak birleşirler. Günümüzde bilim DNA moleküllerinin oluşturacağı yapıların BİLGİSİYLE DONATILDIĞINI keşfetmiş, inkar edememiştir.

6.
MOLOKÜLLER VE HÜCRE

Altıncı günde; ışık yapı-enerji yapıyı, enerji yapı – balçık/kuark yapıyı, kuark yapı-atomları, atomlar-molekülleri, MOLOKÜLLER DE HÜCRELERİ oluşturmuştur. Evrendeki her varlık hücrelerin birleşmesinden sonra ferdiyet ve fiziksel vücut kazanırlar. VARLIKLAR BU AŞAMADAN SONRA GENEL İSİMLERİNİ ALIRLAR: insan, bitki, hayvan, taş, toprak, su, maden, gezegen...)

BÜYÜK SIR (13) – Altıncı aşamadan sonra yaratılmış olan canlı cansız her varlık hangi tür bedene sahip olursa olsun, (ışık beden/melekler, enerji beden/cinler ve şeytanlar ve FİZİK BEDENE SAHİP İNSAN dahil her varlık aynı zamanda sondan başa doğru ASILLARINA DÖNME YOLCULUĞUNA başlamıştır!


YARATILIŞ ANINDAKİ TESBİHATLAR/FREKANSLAR

Varlıkların yaratılışın kaynağı,ALLAH'IN ZATINDAN ZATINA TECELLİYATININ ilk anlarında oluyan çok şiddetli IŞIK olup VARLIKLAR, 6 aşama/kategori geçirmesine rağmen neden renkleri-tatları ve şekilleriyle birbirlerine benzemiyorlar?

Çünkü varlıklar/masiva IŞIKTAN BAŞLAYIP HÜCRE OLUŞUMUNA KADAR OLAN 6 kategoride de farklı sayıda ve farklı isimlerle/esmalarla (bu isimlerin tamamı LEVH-İ MAHFUZ' DA muhafazalıdır) ve farklı hızlarla ALLAH'IN ESMASINI zikrederler.

"GÖKLERDE VE YERDE BULUNAN HERŞEY ALLAH'I TESBİH ETMEKTEDİR. O, AZİZ'DİR, HAKİMDİR." (Hadid, 1)

"göklerde ve yerde olanların hepsi ALLAH'I tesbih etmektedir. O, üstündür HİKMET sahibidir." (Haşr/1)

O halde yaradılışın ilk anından itibaren sonsuza yayılan TECELLİYAT, sayısız tesbihatı da beraberinde başlatmış ve halen sonsuzluk içersinde yine kendi zatını tesbih etmektedir.

BÜYÜK SIR (14) - Bugünkü ilimle enerji taneciklerinden fiziksel yapıya geçişin en küçük parçası KUARK'tır. Bu parçacıkların çapı yayınlamış oldukları dalga boylarıyla yaklaşık olarak ölçümlenmeye çalışılır. BU DALGA BOYLARI O PARÇACIĞIN ALGILANAN FREKANSIDIR, YANİ TESBİHATIDIR! Her insanın de kendine has tesbihatı vardır, kokusu, rengi, parmak izi vs. Bu tesbihatla yani yaydığı dalga boyuyla ilgilidir. İnsan sağlam bir mümin olup kendine has esmasını bilip daimi zikre ulaşsa IŞIK BEDEN HALİNDE EVRENDE SEYAHAT EDEBİLİR!

 

BÜYÜK SIR (16) – Evrene gelince,çoklar birleşerek sonunda TEK'i oluştururlar.Evrende tek olduğu için tesbihatı tektir. Evren yaratılışının başlangıcında ferdi olarak tesbih etmeye başladığı TEK İSMİ  kendi kıyametine kadar bir defa tesbih eder. EVREN'İN FERDİ TESBİHATI BİTTİĞİ ZAMAN EVREN KENDİ VARLIĞININ İÇİNE  ÇÖKEREK YOK OLACAKTIR.

Bu aşamada yaratılış tersine dönecek; yaratılan her varlığın tesbihatı geriye doğru akarak ilk yaratılıştaki çok şiddetli ısı ve ışığın oluştuğu haline gelecek ve kıyamet kopmuş olacaktır.

"O GÜN GÖKYÜZÜ ERİMİŞ MADEN GİBİ OLUR" (Mearic/8)

RESİM  1
ELEKTRONUN TESBİHATI





















Resim gök kapıları

YARATILIŞ VE TİN SURESİNDEKİ

İNCİR VE ZEYTİNİN SIRRI

"İncire, zeytine,Sina dağına ve şu emin beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık sonra onu aşağıların aşağısına indirdik." (TİN/1-5)



İNCİR yapısı ve oluşumu itibariyle insanın ve akabinde ona model olduğu yaşam kaynağı olduğu EVREN'in İLK ÜÇ AŞAMASI OLAN ışık(nur)+ enerji (öz ateş)+balçık (kuark) yapıya kadar olan yaratılış aşamasına örnek teşkil eder. Zeytin ile de yapısı ve oluşumu gereği yaratılışın son üç aşamasında var olan atomlar, moleküller ve hücre yapılanmasına dikkat çekilmiştir...



ENERJİ BEDENDEN IŞIK
BEDENE GEÇİŞ



Yaratılışın ikinci gününde ışık tanecikleri bir araya toplanarak enerji taneciklerini oluşturduğu için insan da enerji beden sahibi olmuştur. Bu aşama da enerji varlıklar cinleri ve şeytanlar yaratılmıştır.

17 Aralık 2011 Cumartesi

İLGİNÇ BİE UFO FİLMİ.

ÇOK İLGİNÇ VE NET UFO FİLMİ

ÇOK İLGİNÇ UFO GÖRÜNTÜLERİ OVNİ

ÇOK İLGİNÇ NET UFO FOTOĞRAFLARI

UFO CONGRESS - Jaime Maussan - UFO photos Alien creatures

JAME MOUSSAN GERÇEK UZAYLI FOTOGRAFI

MEKKE

Yeni Mekke: İki Film Birden

Yeni Mekke: İki Film Birden

Oktan Keleş, Mekke'deki Şeytani oyunları anlatıyor...


17 Aralık 2011 13:41
font boyutu küçülsün büyüsün


Yeni Mekke: İki Film Birden
 
 
İslam dünyasının şahdamarı Beytullah yani Kâbe ve çevresi, Yahudi Suudi Kral, Suud ailesince, Şeytanilerin planı doğrultusunda karanlığa hazırlattırılıyor.
 
Zahirden bakıldığında çok korkunç şeyler oluyor. “Derin Karanlık” kelimesi  tamamen Şeytani versiyon bir isimdir.
 
“Yahudi Suudi Arabistan Kralı, Şeytanilerin planını uyguluyor,” dedik. Mekke’yi, Las Vegas haline getiren; dev alış veriş merkezleri, dünyanın en yüksek saat kulesi vs. Mekke’nin tüm ruhaniyetini yok eden bu Şeytani mimari ve kulaklara üflenen meşhur tabir: Yeni Mekke…
 
Daha önce  Hollywood film sektörünün Yahudilerin elinde olduğunu açıklamış ve demiştik ki, “dünyadaki görsel ve psikolojik savaşın üssü Hollywood’dur.”
 
Mekke’deki bu Şeytani uygulamalarla ilgili olarak, Türkiye’deki tartışmalara baktığımızda; bazı ilahiyatçılar ve âlimler, “Mekke’de bu tür yapılar yapılmalı” bazıları ise “yapılmamalı” diyor. Bu konu üzerinde birçok tartışma sürüp gidiyor…Tartışmalar devam ededursun Ebrehe Filleri ile bir kez daha Kâbe’ye yöneliyor. Bu film, tüm dünya Müslümanlarının gözleri önünde oynanıyor.
 
Yazık ki, ve acı ki, dünyada bu kadar  İslâm ülkesinin liderlerinden bir tanesi bile bir söz söylemiyor. Çünkü birbirlerine düşürülmüş durumdalar. Onlar sanal baharlar yaşaya dursun, film son sahnesine doğru hızla ilerliyor…
 
Müslüman dünyanın tepkisizliği aslında oldukça ürkütücü. Osmanlı revakları bir bir sökülürken, Şeytan, sahneye ayrı bir rolle yeni bir senaryo koyduruyor: Kâbe’deki Osmanlı revaklarının söküm işini, Suudi Kral, Allah’ın hikmeti bu ya, bir Türk firmasına veriyor. Mesaj şu: “Kendi ellerinizle yaptıklarınızı, kendi ellerinizle yıkıyorsunuz.” İlerde olası bir tepki durumunda verecekleri cevapları şimdiden hazırlamışlar: “Yapmasaydınız, yıkmasaydınız.”
 
Birçok Yahudi firma Mekke’de cirit atıyor: Mescid-i Haram yani Müslüman olmayanların girmesinin kesinlikle  haram ve  yasak olduğu bir yerde gayri Müslimler ne arıyor? Özellikle bu Yahudiler Haremeyn bölgesinde ne arıyor? Hatırlayacaksınız, Daha öncede Kâbe baskını sırasında Mescid-i Haram’a, Fransız Lejyoner askerlerini sokan da yine bu zihniyetti.
 
 
Anlayacağınız, film devam ediyor…
 
 
Kâbe civarına, bu Şeytani yapıların, “yapılması iyi oldu” diyenlerin bahanelerine bakın: Neymiş efendim, “daha çok hacı tavaf yapacakmış, konfor içersinde 7 yıldızlı otellerde kalacaklarmış.” Üslubum sert olacak, kusuruma bakmayın, çünkü söz konusu olan Kâbe. Ölü toprağı serpilmiş belki bir kısım Müslümanların uyanmasına sebep oluruz.
 
Bre alçaklar! Allah Resulü (sav) 1400 sene önce,  50-60 derece çöl sıcağında, kıyamete kadar gelecek ümmeti için Hicret ederken; yanındaki can Ebubekir (ra) ve canım devesi bu ümmet için adım atarken, ellerinde 7 yapraklı hurma dalı bile yoktu, bırakın 7 yıldızlı oteli, konforu…
 
Tepkisizlere sözüm. Bu ümmet için Hicret eden “Allah Resulü (sav), arkadaşı Ebu Bekir Sıddık (ra) ve devesi” dedik. Bari o deve kadar olalım.
 
Yine bu yeni yapılanma için; “efendim çok kalabalık oluyormuş, ihtiyaçmış” diyenlere de bir çift sözüm var: Hıristiyan âleminin Vatikan’ı, kurulduğu günden bugüne kadar aynı meydana, alana sahip. Günde binlerce turistin ziyaret etmesine, senede milyonlarca turistin akmasına rağmen, onlar dahi; “Vatikan’ın kutsallığına, dokusuna zarar gelir”  diyerek, “Batılına” sahip çıkıyor da, size ne oluyor?
 
Kuran’ı Kerim’de açık Ayet var: “Hac, belli aylardadır…” İçtihat mı kalmadı da, Kuran’ın övdüğü, şehirlerin anası anlamındaki Mekke’ye saldırılmasına cevaz veriyorsunuz. Batıda kiliselerin yüksekliğinden daha yüksek bir yapı, “kiliseye saygısızlık olur” diye yapmazlar. Gökdelenler şehir dışındadır.
 
Beytullah’a yapılan bu saygısızlık, bu hakaret nedir? Yüzlerce kat yüksekliğindeki gökdelenden, otelden, hacılar aşağı, Beytullah’a bakacaklar, öyle mi?




İş makinalarına bir bakın, tıpkı Ebrehe'nin Kabe'yi yıkmaya gelen filleri gibi değil mi? Bunlarda  modern filler...


 



Hele Suud Kralı’nın sözlerine bakın: “Mekke dünyanın alışveriş merkezi, ticaret merkezi” olacakmış.  Tıpkı 1400 sene önce Ebu Cehiller’in, müşriklerin, Kâbe;  “ticaret merkezi olsun” diye yüzlerce put yaptığı gibi, bugün de “put binalar” yapılmaktadır. Ebu Cehiller aramızda…
 
Kâbe,  4 köşe duvarı, mütevazı bir örtüsüyle, dünyada Allah’a adanmış en mütevazı yapı olması da mı sizleri utandırmıyor?
 
Beytullah, teşbihte hata yok, Allah’ın evi manasında… Şuna kalkışıyorsunuz değil mi, şöyle diyorsunuz değil mi, sözüm onlara, bu işe bilmeden alet olanlara değil:
 
 “Ey Allah, senin evin bu, bak bir de bizim  yaptığımız 100 küsur katlı gökdelen evine.”
 
 Bir yerde Allah’ın evi, bir yerde sizin gökdelenleriniz, öyle mi? Bu meydan okumayı görmeyenler, “olanı biteni daha iyi anlasınlar” diye bilerek sert bir üslup kullanıyorum.
 
Geçenlerde, yurt dışından gelen bir arkadaşın yanındaki Hıristiyan misafiri gülerek şöyle demişti:
 
Yüz katlı, muazzam,  milyonlarca ışıklarla ışıklandırılmış gökdelenler varken, küçücük Kâbe’ye kim bakar, herkesin gözü, aklı bu yapılarda olur,” demişti.
 
Bu psikolojik bir algılamadır. Tavaf ederken bile herkesin gözü, ister istemez o yapılara takılacak. Bizi Hıristiyan’a, dosta düşmana güldürmekten utanmayanlar, sözüm sizlere!
 
Hele dünyanın en büyük saat kulesine ne demeli? Tıpkı Firavun’un Haman’a: “Bana bir kule yap” dediği gibi, Kuran’da geçen Ayet, bu mimarinin kimin ahlakı olduğunu açıkça beyan etmiyor mu?
 
“Gökdelen” ismine de lütfen dikkat! Yecüc ve Mecüc meselesinde anlatılan bir kıssayı hatırlayın: Yecüc ve Mecüc, her yerden dünyaya akın eder, istila eder, en sonunda başları şöyle der: “Yeryüzünü fetih ettik. Şimdi gökteki Allah’ınızı yok edeceğiz!” Eline bir ok alır ve göğe fırlatır: “İşte göğü deldim!”  der. Kıssanın devamını biliyorsunuz . Uzun uzun anlatmayayım…
 
Gökdelen’in kimin ahlakı olduğu da açıkça meydanda, değil mi?
 
Birtakım alçak Araplar, binlerce yıldan beri Türklere, Yecüc ve Mecüc demişlerdir. Kimin Yecüc Mecüc olduğu da ayan beyan ortaya çıkmıştır. En azından Yecüc Mecüc ahlakına kimlerin sahip olduğu belli olmuştur.
 
Türklerin, cennet mekân Sultanlarından 2. Abdülhamid Han, Hicaz Demiryollarını inşa ettiğinde, Medine’ye giden trenler, çok ses çıkarmasın, Habibullah (sav)’ın  ruhaniyeti müteessir olmasın diye, Medine’deki rayların altına keçe döşettirmiştir. İnceliğe, nezakete ve saygıya bakın.
 
Evet, Kâbe’nin dibine, dev gibi bir saat inşa edilmiştir. Ahir zamanın adeta kıyamet alametleri gibi .




 
Kuran’da hitap buyrulduğu gibi: (KIYAMET SAATİ YAKLAŞTIRILDI.)
 
Yine Yahudi Suud Kralı’nı savunanlar, şöyle diyorlar: “Ne var canım bunda, Müslümanların konforu” düşünülüyor. Peki sormazlar mı adama: “Arafat’a çıkan yollar niye bozuk, etraf niye pislik içinde?” İlk vahiy inen mağaranın yolu bile yok, maymunlar orada cirit atıyor. Maymunların sırrını da  size açıklayayım;  belgesellerde Hindistan’daki Budist tapınaklarındaki maymunları görmüşsünüzdür. Bu maymunlar, yollarda her yerdedirler. Gelen turistlerin çantalarını çalar, ısırır, zarar verirler. Birçok kişi bu yüzden korkar, oralara gitmezler.

 


 


  Aynı durum Mekke’de de yaşanmaktadır. Özellikle bayan hacı adayları, yaşlılar, çocuklar bu maymunlardan korktukları için, o kutlu yerlere yaklaşmazlar. Burada yaklaştırmama görevini dolaylı olarak maymunlar üstlenmiştir.




 
Hiç düşünmez misiniz, orda maymunların işi ne, nasıl o kadar üremişler, çoğalmışlar?
 
 Maymunlar orada ilk ne zaman görülmüştür? Osmanlı halifesine ilk kılıç çeken, alçak Şerif Hüseyin’in ikinci kuşaktan torunu İbni Abdullah… (devamını getirmiyorum.) Kendisine Yahudilerce hediye edilen bir çift maymunu, bilinçli olarak oraya salmıştır. Bunlar hep bilinçli bir şekilde, bugünkü manzaralar yaşansın diye yapılmıştır.
 
Yabancı film klasiği olan “Maymunlar Cehennemi” Mekke’deki hacılarca, her mevsim seyredilmektedir. Hacıların konforunu düşünüyorsanız, önce maymunları oradan temizleyiniz. Fakat bunu yapmazlar, çünkü asıl maymun Suudi Kralı. Maymun diyoruz, çünkü efendilerinin yani Şeytanilerin taklidini yaptığından dolayı. Bildiğiniz gibi maymun taklitçi bir hayvandır. Maymunların ne günahı var? Asıl o “maymun kral”  gitmelidir!
 
Hep söylemişimdir: İnsan maymundan gelmez, ama maymunların birçoğu insandan geldiğine şüphem yok. Kuran’da buyrulduğu gibi: ONLARI MAYMUNLARA ÇEVİRİVERDİK.
 
Bilindiği üzere Hac’da Şeytan taşlama yeri vardır. Bence Müslümanlar, bu saat kulesini taşlasınlar. Daha hayırlı bir iş yapmış olurlar.
 
Peki ya şuna demeli: İslam büyükleri, Hazreti Hatice’den tutun da Ebu Bekir (ra) ve daha birçok sahabenin evini bu maymun kralın sülalesi yıktırmıştır.Hele iki cihan Serveri (sav)nin evini yıkan alçaklara ne demeli? Birileri çıkmış şöyle diyor, “zaten o ev çoktan yıkılmış, arsası kalmış.” Bre utanmazlar, oradaki alana, arsaya da mı saygınız yok! Yecüc Mecüc  dediğiniz Türkler, Medine’de Hicret yıllarında Hz. Peygamber (sav)’in evinde kaldığı Hz. Eyüp El Ensari’nin İstanbul’daki makamına olan saygılarına baksınlar da utansınlar.
 
Ümmetin şimdi ayağa kalkması gerekmiyor muydu? Benim de sorduğum soruya bak .Bosna’da, Irak’ta, Filistin’de, Afganistan’da  milyonlarca Müslüman’ın kanı akılırken, kadınlarına tecavüz edilirken, ayağa mı kalkmışlardı? O gün nerdeyseler bugün de aynı yerdeler.
 
 En azından Türkiye’de dindar bir yönetim var, asıl ONE MİNUTE şimdi denmeli değil mi? Denmiyormuş meğer. Hadi bundan da geçtik,Türkiye’deki tarikatların, cemaatlerin ayağa kalkması gerekmiyor mu? Ama yazık ki, birkaç cılız ses dışında İslâm hep garip.
 
 İslamcı kanallar olarak bilinenlerin televizyonlarında, manken gibi spikerler, ağırladıkları erkek konuklara gülücükler dağıtarak, haberler sunuyorlar. Bu durum bana 28 Şubat’taki bir manzarayı hatırlattı: Aynı cenah, 28 Şubat döneminde şöyle demiyor muydu: “Laiklerin kanallarına bakın, süslü süslü kadınlar” deyip hakaret ediyorlardı. Haşa ben hakaret falan edemem. Onların hepsine saygım var. Ben yapılan çifte standardı vurgulamaya çalışıyorum. Dün eleştirdiklerinizi bugün siz niye yapıyorsunuz?
 
Ya şuna ne demeli: Yine bu İslami kanallarda; kadınların mahrem olan hallerinin gereksinimi olan ped, reklamlarda ellerde bayrak gibi sallanıyor: “Hey pediniz yok mu?” Ya faizli banka reklamların ne demeli? Örnekler daha da çoğaltılabilir…
 
En tuhafıma gidense, 28 Şubat’ta şöyle diyen bir cenah: “Laik Devlet, şeyhlere komplo kurup, koyunlarına kadın soktu.” Eee şimdi olanlara ne demeli?
 
Hani 28 Şubat’ta; “kahrolsun İsrail, Vatikan Şeytan’dır” diyenler? En azından sloganlar böyleydi.
 
 Bizim gönül Kâbe’miz çoktan yıkılmış…Tüm İslâm dünyası kendine gelmelidir! Hepimiz!
 
Vin Diesel’in başrollerini oynadığı “Derin Karanlık ve Riddick Günlükleri” filmlerinde  işlenen tema, gökdelenlerle inşa edilmiş YENİ MEKKE. Filmdeki diyalog aynen şöyle:
 
Filmin kahramanlarından birisi, Las Vegas görünümlü Mekke’ye şöyle diyor: “Yeni Mekke’ye gidiyorum!”
 
Tabir aynen böyle: YENİ MEKKE. Yazının ismi, Yeni Mekke, iki film birden dememizdeki gaye buydu.
 
Hollywood üssünde 2000 yılında Şeytanilerce  sahneye film olarak konuluyor ve bugünse gerçeği oynanıyor.
 
Efendileri emrediyor, maymunlar yapıyor.
 
Araplardan kastım, hepsi kesinlikle değildir. Türk Milleti bu konuda tepkisini ortaya koymalıdır. Fakat şu da unutulmamalıdır, her karanlığın sonu aydınlıktır. Allah’ın da bir planı vardır.
 
Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebreheler’i ve yıkacak olan Habeşli köleyi, içimize arayalım.
 
Şimdi soru şu: Tüm bu olumsuzlukları ahir zamanda yaşarken, yarın Hakk’ın Divan’ında sorguya çekilirken, vereceğimiz cevap bu mu olacak:



DUYMADIM, GÖRMEDİM,  BİLMİYORUM.
 
Yazı sert olduysa, şimdiden hakkınız helal edin.
 
Saygılarımla.
 
Oktan Keleş