29 Şubat 2012 Çarşamba

51'inci Bölgeye Piramit İnşaa Ettiler



51'inci Bölgeye Piramit İnşaa Ettiler
Firavunların eseri olan ve daha çok şeytani temaslar için kullanıldıgı öne sürülen  Dünya'daki Piramitlere bir yenisi daha eklendi.
İddialara göre çeşitli kozmik enerjilerin çekim kaynagı olan  bu yapılara dünyanın birçok bölgesinde sık rastlanır oldu.
51 Bölge'de İşi Ne
Şimdiye kadar adı Uzay teknolojilerini transfer eden işler ile gündeme gelen bu hava üssüne yaklaşmak bile yaşak. Fakat meraklılar  google earth ile yaptıkları gözlemlerde üstte Dünyadaki diğer piamitleri aratmaya  piramitleri ortaya çıkarttılar. Kurumuş Groom Gölünün kenarındaki bu yapıda kolayca farkediliyor. 
Ne amaçla yapıldıgı belli olmayan bu Piramiti izlemeye devam ediyoruz..

28 Şubat 2012 Salı

Necm SURESİ

Bismillâhirrahmânirrahîm

Necm Suresi 1- 18. ayetleri
1, 2, 3. Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz.
4. O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.
5, 6, 7. Çünkü onu güçlü kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (Cebrail) öğretti. Sonra en yüksek ufukta iken asıl şekliyle doğruldu.
8, 9. Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.


10, 11. Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.
12. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?
13, 14. Andolsun onu, Sidretü'l-Müntehâ'nın yanında önceden bir defa daha görmüştü.
15. Cennetü'l-Me'vâ da onun yanındadır.
16. Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.
17. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
18. Andolsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.
(TDV meali)
“Kabe kavseyn” sırrı.
Kabe kavseyn sırrı, Necm suresinin ilk 18 ayetinde gizlidir.
Bu sırrı kısmen sizlere açmak için, Necm suresinin ilk 18 ayetine başka bir gerçek manası ile bakacağız.
Hz Resulullah Efendimiz (sav) sanıldığı gibi bir defa Mirac etmemiştir.
Allahu Tealanın, Resulullah Efendimize olan sevgisi, şu hadisi kudside derin anlamıyla mevcuttur.
“Levlake levlak lema halaketül eflak” manası;
“Ey Habibim sen olmasaydın bu Kainatı yaratmazdım.”
Allahu Tealanın, Habibine olan bu derin sevgisi, Resulullah Efendimizin  beden alemine gelmesinden sonra, Resulullah Efendimizde derin bir hasrete sebeb olmuştur.
Resulullah Efendimizin(sav), Allah aşkı ve hasreti, onu, Nur dağındaki Hira mağarasına çekerek, inziva da Allahu Tealaya olan özlemini artarak yaşamasına sebep olmuştur. Bu hasret karşılıksız değildir.
Resulullah Efendimiz(sav), yaratıldığı andan beri, Elest gününde yaşadığı, Rabbi ile dolu hatıralarını Hira mağarasında derin derin tahayyül etmekteydi.
İşte, Resulullah Efendimiz derin bir Allah hasreti içinde iken, Allahu Teala, Cebraili as, habibine göndererek bu hasreti giderdi.
Cebrail as, hasret gideren ilk ayeti vahyetti. Bu ayet aslında bir davetti. “İkra” kelimesi “oku” manasına geldiği gibi, ayetin o anda ki hitabı Resulullah Efendimiz için özel bir anlam taşıyordu.
“ikra”= yaklaş.

“Ikre' bismi rabbikelleziy halak”
“seni yaratan rabbinin ismiyle yaklaş”
Alak suresi-1

“seni yaratan Rabbinin ismiyle oku” manasıda doğrudur. Bu mana Resulullah Efendimizin aynasında biz kullarına hitaptır. Ancak bu ayetin ilk gelişindeki Resulullah Efendimize olan hitabı; “yaklaş”, “yakınıma gel” emridir. Çünkü Allahu Teala habibinin ayrılık üzüntüsünü gidermek istemiştir.

“Halekal'insane min 'alak”
“insanı yaratan müşkülünü gideren”
Alak suresi-2

Bu ayetin diğer bir anlamıda “insanı alak’tan yaratan” anlamına geldiği gibi, daha birçok anlam taşımaktadır.

“Ikre' ve rabbükel'ekrem”
“ yaklaş, kerem sahibi rabbine”
Alak suresi-3

İşte, Resulullah Efendimizin, Allahu Teala ya hasret yolculuğunu ve miracını Necm suresinin ilk 18 ayeti haber verir.
Müteşabih ayetlerin sayısız manaları vardır. Siz, muhterem okuyucularıma
Necm suresinin 1 ila 18. ayetlerini, Miracın sırlarını açan manaları ile sunuyorum.
Necm suresi 1- 18. ayetleri

Bismillahirrahmanirrahim

1. Ven necmi iza heva
“yemin olsun, aniden uzaklaşan (yükselen) yıldıza”
Bu ayette, “yıldız” kelimesi, Resulullah Efendimizin nur bedenini temsil etmektedir. Resulullah Efendimizin nur bedeniyle aniden ışık hızıyla Sidret’’ül Müntehaya yükselişi anlatılıyor.

2. Ma dalle sahıbukum ve ma ğava
“yeryüzüne yayılmış, yolunu şaşırmış İnsanlara yol gösteren”

3. Ve ma yentıku anil heva
“yeryüzündeki muzdariplere güzel söz söyleyen”

2 ve 3. ayetlerde bahsedilen Allahu Tealanın ayetleridir. O ayetler biz insanlara yol gösterir.

4. İn huve illa vahyuy yuha
“katımızda, o güneş gibi parlayan vahyimizi,”

5. Allemehu şedidul kuva
“şiddetli bir tecelli ile öğrettik”

Miraç ta Allahu Teala, habibi ile cem olmuştur. Bu cem in şiddetli tecellisi ile Resulullah Efendimiz varlığına yayılan ayetleri, Elest gününde olduğu gibi hatırlamış almıştır.

6. Zu mirrah* festeva
“aklın ve mülkün bittiği yerde”

Resulullah Efendimizin miracında ulaştığı yer, yaratılmış tüm galaksilerin ötesinde, yaratılmış hiçbir varlığın olmadığı bir mekandı. Bu mekanda akıllar sükut eder, hiçbir varlık varlığının farkında olmaz. Bu mekan AMA nın kainata olan sınırıdır. Bu sınır düz bir çizgi halinde değildir. Çok boyutlu bir berzahtır. Bu Berzah yaratılma kapısıdır. Elest meydanıdır. Bu mahalde Allahu Tealanın sayısız ŞEN i vardır. (Bkz. Rahman suresi 29)
Oraya bir İnsanın fizik bedeniyle ulaşması mümkün değildir. Nur bedenle ulaşılır. Nitekim Resulullah Efendimiz bu mahale nur bedeni ile ulaşmıştır.

7. Ve huve bil ufukıl a'la
“o ufukta ((sidret’ül müntehada) tüm ihtişamı ile göründü.”

Bu ayete geçen O zamirinde kastedilen, Cebrail as değildir. Bizzat Allahu Tealanın, Resulullah Efendimize göründüğü halidir.

8. Summe dena fe tedella
“sonra tevazu ile eğildi”

Bu ayette Resulullah Efendimizin yüksek bir tevazu ile Rabbine secde etmesi anlatılıyor. Ayetteki “dena” kelimesi “kabarcık” demektir. Su kabarcığı yarım küredir yarım küreye yandan bakarsanız yay şeklindedir. Burada Resulullah Efendimizin nur bedeni, cem olmak üzere kavs haline gelmektedir. Mana aleminde bu hal çok acayip sırlara gebedir.
İnsanın Namazdaki halide böyledir. Secde halindeki insan kabarcık şeklini alır. Eğer insan Namazda masivadan beri olursa bu Miracı kısmen yaşar.
Resulullah Efendimizin, “Namaz Müminin Miracıdır” sözünde bu hale işaret vardır. Ashabı Suffa bu hali bir kere tatdıktan sonra Resulullah Efendimizin kapısında kamp kurmuşlardır.

9. Fe kane kabe kavseyni ev edna
“hemen iki yayın birleşmesi gibi birleştiler”

O secdenin akabinde iki sevgilinin cem olması bu ayetle anlatılıyor. “Kabe kavseyn” sırrı budur. Yaratılmışlar tarihinde ilk defa bir Peygamber Rabbi ile cem olmuştur. Bu hali akıllar almaz. Bu halin ayetle anlatımı çok sırlarla doludur. Hayal etmek mümkün değildir. İki yay yada iki yay eğrisi yüz yüze birleşince oval bir şekil alır. bu hal “kabe” kelimesi ile anlatılmıştır. “kabe” kelimesi yumurta yani oval anlamındadır. Bu anlatımlar, asıl hali anlatmak için remz edilmiştir. Anlaşılması gereken hal, Resulullah Efendimzin nurunun Allahu Tealanın nurunda yok olmasıdır. Ancak bu mahvolmada Resulullah Efendimizin bilinci kaybolmamıştır.

10. Fe evha ila abdihi ma evha
“hemen kuluna vahyini yaydı”

Resulullah Efendimiz, Ayetlerin tamamını bu halde iken hal olarak yaşamıştır.

11. Ma kezebel fuadu ma raa
“gönlü gördüklerini yalanlamadı”

12. Efe tumarunehu ala ma yera
“kalem gibi büküldü”

Bu ayet, Resulullah Efendimizin cem halinden, Allahın izniyle tekrar ayrılışını anlatır. Vahyi aldıktan sonra cem deki nur bedeni tomar gibi bükülüp kalem şekline geliyor.

13. Ve le kad raahu nezleten uhra
“son menzilini gördü”

Resulullah Efendimiz, burada Sidrenin yanında bulunan Cennet’ül meva’yıda gezip son menzilini seyretmiştir.

14. Inde sidratil munteha
“sidretül müntehanın yanında da görmüştü”

Resulullah Efendimiz, Elest günündede Cennet’ül meva’yı görmüştü

15. Indeha cennetul me'va
“(sidretül müntehanın) yanında cennetül meva vardır”

16. İz yağşes sidrate ma yağşa
“sidreyi rahmeti sarmıştı”

Allahın rahmeti, önce Resulullah Efendimize olan sonrada tüm yarattıklarına olan sevgisidir. Bu sevgi Sidreyi ve Sidreden sonra başlayan Kainatı sarmıştır.

17. Ma zağal besaru ve ma tağa
“gördüklerini gönlü aldı (kabullendi) (şaşırmadı)”

18. Le kad raa min ayati rabbihil kubra
“yemin olsun yeteri kadar Rabbinin büyük ayetlerini gördü”

Resulullah Efendimiz, orda gördüğü büyük Ayetler Kuranın içinde gizlenmiştir. Bu Ayetler Allahu Tealanın sayısız sırlarını barındırır.

Cafer İskenderoğlu

19 Şubat 2012 Pazar

ADEMLER VE YARATILIŞI

Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.                Bakara-30 (tdv meali)

Ademlerin ve Eşlerinin yaratılması hep merak konusu olmuştur.
Bu güne kadar bu konuya hep dar bir pencereden bakılmış yaratılan Ademin ve eşinin, sadece bir çift olduğu sanılmıştır.


Bu yanlış anlayışın en büyük sebebi, günümüz arapcası ile tercüme edilen kuran mealleridir.

“Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı caılün fil erdı halifeh Kalu e tec’alü fıha mey yüfsidü fıha ve yesfiküd dima ve nahnü nüsebbihü bi hamdike ve nukaddisü lek kale innı a’lemü ma la ta’lemun” Bakara-30

“ ve iz kale rabbüke”= bu cümlenin ayetteki manasını anlamak için araf suresinin 172. ayetini hatırlatalım.

“Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.”  Araf-172 (tdv meali)

“Ve iz ehaze rabbüke mim benı ademe min zuhurihim zürriyetehüm ve eşhedehüm ala enfüsihim elestü bir rabbiküm kalu bela şehidna en tekulu yevmel kıyameti inna künna an haza ğafilin” Araf-172

“(şahitlik gününde) ademlerin zürriyetlerine, ben sizin rabbinizm dedim, onlarda evet (bizim rabbimizsin) dediler, onların zürriyetlerini ve ruhlarını kıyamete kadar olacak tüm olaylara şahit tuttuk”  Araf-172

Allahu  tealanın, Kuranda “hatırlaki” hitabının sırrı bu ayette geçen, kıyamete kadar olacak olan tüm olaylara şahit tutulmamızdan dolayıdır.
Aynı şekilde Allahu teala tüm insanlara çeşitli ilimleride o şahitlik gününde öğretmiştir. İnsanlık alemi zamanlar arasında bu şahitliğini unuttuğu için, Allahu teala Peygamberler ve kitaplar göndererek, İnsanlara o günkü şahitliklerini ve verdiği sözleri hatırlatmıştır. Yaratılışımızın hatıraları genlerimizde kayıtlıdır. Şimdi bu bilgilerin ışığı altında Bakara- 30. ayetini açalım.
“Ve iz ehaze rabbüke” = Rabbiniz hatırlatıyorki, hatırlaki.
“melaiketi” = melekler
“innı caılün”= şühesiz yaratmak
“fil erdı halifeh= yeryüzlerine halifeler.
“fıha mey yüfsidü”= sıvının içinde karıştırlmış
“fıha ve yesfiküd dima”= içinde iki karışım olana verilmiş nefes, can.
“Yesfiküd” kelimesi, Fika kelimesinden gelir, fıka, iki ayrı biriktirilmiş nesnenim karıştırılması anlamındadır. Bu kelimenin ayetteki sırrı ise insanın 46 temel kromozomunun iki özel kromozomu olan X ve Y kromozomlarının ademde birleştirilmesidir. “dima” kelimesi nefes, soluk anlamındadır.
“nahnü nüsebbihü bi hamdike”= biz hamdimizle (ademin) bedenini genişlettik.
“nüsebbihü”, “seb” kelimesinden gelir, seb; deri, tuluk anlamındadır.
“ve nukaddisü ”= ve çeşitli boylarda
“lek”= yüzbin. Ayetteki yüzbin, çokluk sembolüdür, “çok” anlamındadır.
“kale innı a’lemü ma la ta’lemun”= dediki ben sizin bilmediklerinizi bilirim.
Yukarıdaki açıklama ve anlamlara göre, Bakara-30. ayetin anlamı şu şekildedir.

“Ve iz kale rabbüke lil melaiketi innı caılün fil erdı halifeh Kalu e tec’alü fıha mey yüfsidü fıha ve yesfiküd dima ve nahnü nüsebbihü bi hamdike ve nukaddisü lek kale innı a’lemü ma la ta’lemun” Bakara-30


“hatırlaki, Rabbin Meleklere, ben, dünyalara halifem olarak, çeşitli boylarda yüzbin adem yaratacağım. Sizin bilmediklerinizi bilirim dedi.”
Bakara-30

Meallerde, Allah ile melekler arasında sanki bir çekişme var gibi anlam çıkarılmış, oysa melekler, Allahu tealaya kayıtsız şartsız itaat edecek halde yaratılmışlardır. Meallerdeki ayet tercümelerinin yüzde altmışı hatalıdır.
Ayette, Allahu teala, yüzbin adem, yani sayısını kendisinin bildiği ademler yarattığını açıkca beyan ediyor. Kainatta bizden başka, milyarlarca gezegenlerde adem soyları yaşamaktadır.
Hatta Ademlere, Allahu teala çoğul olarak “hepiniz (cemian) cennetten inin” emrini verir. Bu emir Taha suresinin 123. ayetinde çok açıktır. Bu ayetteki “cemiam” kelimesi çoğul ifade eder. Ademlere ve eşlerine hitaptır. Bu emrin akabinde her Adem ve eşi kendi zürriyetlerini yayacakları gezegenlere indirilmiştir.
 
“Kelehbita minha cemiam ba’duküm li ba’dın adüvv fe imma ye’tiyenneküm minnı hüden fe menittebea hüdaye fe la yedıllü ve la yeşka” Taha-123

“Dedi ki: Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan (cennetten) inin! Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz.” Taha-123

Bu ayetteki “birbirinize düşman olarak inin” emrindeki, “birbirine düşman” olanlar, insanlar ve şeytanlardır. Şeytan soyu da her ademin indiği gezegene inmiştir. Bu düşmanlık kıyamete kadar sürecektir. Bu konudaki ayetler şöyledir.

“İblis: Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver, dedi. Allah: Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, buyurdu. İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım” Taha-14-15-16

Ademler konusunda, Peygamber efendimizin hadisi şerifi vardır.
Buyuruyorki; “Allah, yüzbin Adem yarattı”.
Muhiddin Arabi hz.
Arabi hz. leri Kabe yi tavaf ederken, kabenin örtüsüne yapışmış ve ağlayan bir pir gördüğünü ve ona, “ey ihtiyar sen kimsin niye ağlarsın” diye sorar. Oda, “ben Adem im” der. Arabi, “sen öleli kaç yıl oldu” der.
Adem, “40 bin yıl oldu” Arabi, “bildiğim adem öleli o kadar zaman geçmedi”.
İhtiyar, “sen hangi ademden bahsediyorsun” diye cevap verir.
Adem konusundaki en büyük hata ve çelişki, herhangi bir boş gezegene indirildiklerinde, nesillerinin devamı için kendi çocuklarını birbirleri ile evlendirilmesi yanılgısıdır. Havvanın ayrı ayrı batınlardan doğan çocuklarının evlendirilmesi buna cevap değildir. Ahlak konusunda çok titiz olan Allahu teala, bu ensest evliliklere asla izin vermez. Zaten yüzbinlerce adem ve onlara eşler yaratmıştır. Ademler, başka gezegenlerdeki ademlerin çocukları ile kendi çocuklarını evlendirmiştir. Başka gezegenlerden nasıl gelip gittiklerine cevap ise; cennetten nasıl tayyı mekanla indilerse, başka gezegenlerden gelinler ve damatlarda tayyi mekanla gelip gitmişlerdir. Nitekim zamanımızda dahi gezegenler arası tayyi mekanla yolculuk yapanlar vardır. İnsan maneviyattan uzaklaşınca “tayyi mekan etme” yetenekleri GEN lerinde kalmıştır. Ademe, çocuklarının ensest ilişkileri iftirasını atmak cahil zulmüdür.
Bir başka yanılgı ise; Ademin eşinin, Ademin göğsündeki eğe kemiğinden yaratılmasıdır. Bu söz tevratta geçer. Böyle bir ifade, Allah’a iftira atmak ve Allah’ı güçsüz göstermeye çalışmaktır.
Allahu taeala buyuruyorki;

“Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı «Ol» demekten ibarettir. Hemen oluverir.” Yasin-82 (tdv meali)

İşte, Ademin yaratılması için verilen “OL” emrinin akabinde, altı aşamada Ademin bedeni yaratılmıştır. Beden hücrelerden, hücreler moleküllerden, moleküller atomlardan, atomlar enerjinin yoğunlaşmış parçacıklarından, enerji ise nurdan yaratılmıştır. Bedenin kemikleri kas ve etlerle son
inşa aşamasına geldikten sonra, Allahu teala bu bedene deri giydirmiştir ki bu hal ayette “nüsebbihü” yani tuluk, deri giydirme fiili olarak geçer.
Bu yaratılan beden ilk modeldir. Yaratıcı, Ademin bedenine “ol” emri verince, emri alan bedenden yüzbinlerce Adem zuhur etmiştir. Ademlerin bedenlerindende aynı sayıda eşleri zuhur etmiştir. Bu yaratılışı Allahu teala şu ayette açıklıyor.

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.”    Nisa-1(tdv meali)

Nisa-1. ayetindeki, “ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan” cümlesinde Allah’ın,  Ademleri yaşayacakları gezegenlere inmeden önce üretip dünyalara yaydığını anlıyoruz.

Allahu teala, Ademin cesedini yarattıktan sonra o cesedi, ruhlara ve şeytanlara tanıttı, ruhlar ve lainler o cesedin içinde ilmen seyahat ettiler.
Ruh, nasıl bir bedene gireceğini gördü.
Şeytan ise bu bedenin içinde insanı nasıl azdıracağını hesapladı.
Allahu teala, Ademin bedenine, “yesfiküd” (Bakara-30) yani “fika” yerleştirmiştir. Fika, iki ayrı nesnenin bir araya getirilmesi anlamındadır. Ayetteki manası da; erkek ve dişi yi oluşturan X ve Y kromozomudur.
Yani Allahu teala, Ademlerin bedenlerinde eşlerini yaratmıştı.
Allahu teala ademlerin bedenlerine “OL” emrini verince, anında ademlerdeki eşler ayrıldılar. Allah’ın, Ademe eş yaratması için, Ademin kemiğine ihtiyacı olmaz. Allah, “OL” der oluverir.
Onun, “Ol” emri ile, Ademin, XX kromozomları ayrılarak eşlerini oluşturmuştur.
Allahu teala, Araf suresinin 172. ayetinde beyan ettiği gibi, kainatın kıyamete kadar olan ve olacak tüm ilmini insana vermişti.
İnsan beden alemine zuhur edince, Allahu teala  bu bilgileri insan bedeninin GEN lerine yerleştirdi bu genler İnsanın levhi mahfuzlarıdır.
İnsanın temel genleri, insanın temeli olan 46 kromozoma yerleştirilmiştir.
46 kromozomun 23 tanesi anneden yumurta yolu ile 23 tanesi de babadan sperm yolu ile gelir. 46 kromozomdan 2 tanesi cinsiyeti belirleyen kro­mozomlardır, di­ğer 44 tanesi ise vücudun diğer özelliklerinin bil­gilerini taşırlar. Bu kromozom­lar, insanın bütün hücrelerinde aynı sayıda vardır. Her canlı gibi insan da trilyonlarca hücreden meydana gelir. Hücre, bitkisel ya da hayvansal her türlü yaşam biçiminin en küçük birimidir. Her hücre bir stoplazma ve çekirdekten meydana gelir. Çekirdeğin içinde ise kromozom adı verilen ipliksi parçalar bulunur. Kromozomlar, elektron mikroskobunda İ, V, J harfleri gibi biçimlerde görünür ve boyutları mikronla ölçülür. Kromozomların sayısı canlı türlerinde değişiklik gösterir. Örnek verirsek, kurbağada 26, farede 42, köpekte 78 kromozom vardır. İnsanın kromozom sayısı ise 46'dır. 22'si çift otozom kromozomdur. İnsan hücresinde 1 çift de eşeysel kromozom bulunur ve toplam sayı 46 eder. Kromozomlar, molekül yapıları çok iyi bilinen DNA zinciri ile ‘‘histon’’ denilen protein zincirinden oluşur. DNA zincirleri de özgül proteinleri sentezlemekle görevli ‘‘GEN’’ adı verilen birimlerden oluşur.
Döllenme sırasında annenin yumurtasındaki 23 kromozom, babanın spermindeki 23 kromozomla birleşir. İşte bu 46 kromozom insanın yaşamında belirleyici rol oynar. Kromozomlarda yer alan ve sayıları 25 bin ile 100 bin arasında olduğu tahmin edilen genlerin oluşturduğu zincir, kişinin göz renginden boyuna, yaşam süresinden yakalanacağı hastalıklara kadar pek çok şeyi programlar.
Erkek ve kadının kromozomlarındaki GEN sayıları aynı değildir. Bu değerlerin aynı olmamasının hikmetleri vardır.
X kromozomu kadında vardır. X kromozomunda yaklaşık 1093 adet GEN vardır.
X ve Y kromozomu Erkek de mevcuttur. Y kromozomunda 125 adet GEN vardır.
1093:125=9 (nefsin 9 kat oranı)
Y kromozomu varlığındaki GEN sayısını çoğaltmaya çalışır.
İnsanın çoğalma sırrı buradadır. Y kromozomu erkek de bulunduğu için, çoğalma dürtüsü Y kromozomundaki GEN lerden gelir.
Ademlerin ve eşlerinin cennetten gezegenlere indirilmelerinin sırrı Y kromozomundadır.
Cennetten, insanın indirilişinin sebebi yasak meyva ya da yasaklanmış buğday değildir.  Y kromozomundaki GEN sayısını X kromozomundaki sayıya ulaşma dürtüsü nefsi arzuları tetikler. Hiçbir zaman Y deki Gen sayısı X deki GEN sayısına ulaşamaz ama ulaşmaya çalışır, bu sayede İnsanlarda nefsin dürtüsü oluşur ve nesillere sahip olurlar.
“(Allah buyurdu ki): Ey Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediğiniz yerden yeyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz.”    Araf-19 (tdv meali)
“Ve ya ademüskün ente ve zevcükel cennete fe küla min haysü şi’tüma ve la takraba hazihiş şecerate fe tekuna minez zalimın” Araf-19
“ey Adem sen ve eşin cennette (emrime) itaat edin ve (cennette) sakın soyunuzu çoğaltmayın zalimlerden olursunuz” Araf-19
ayetten de anlaşıldığı gibi, çoğalma içgüdüsüne sahip olan Adem ve eşi, Allahu tealanın yasakladığı halde cennette çoğalma yoluna gitmişlerdir, cennet, üreme yeri değildir. Ademlerin cennette indirilme sebebi budur. Ancak bu hal yine Allahın bir cilvesidir, Ademlerin neslinin indirildikleri yerlerde çoğalmaları Allahu tealanın İnsana çizdiği kaderde var idi.
Şeytan direk olarak Cennete giremez. Ancak Ademin ve eşinin bedeninde cennete girmiştir ve orada vesvese vermiştir. Bu hal İnsan beden halinde iken devam eder. İnsanın şeytanla olan mücadelesi kendi nefsinde olur. Din bunun için vardır. İlim ve güzel ahlakla insan varlığına vesvese veren şeytandan kurtulabilir.
Cenneten inen Ademler ve eşleri, cennete ve dünyada asla çıplak değillerdi. Allahu teala onlara cennete iki elbise yaratmıştı, biri üzerlerine giydikleri elbise diğeri de manevi takva elbisesi, o elbiselerle indiler.
“Ey Âdem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takvâ elbisesi... İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın âyetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).” Araf-26
Ademler, yeryüzlerine indirildiklerinde, Allah tarafından ilmen eğitilmişti, Ademler, dünyada zahir ve batın amel edecekleri kitaplarda beraberlerinde getirdiler. Onlara, tarım, hayvancılık, dokumacılık ve inşaat konularında dünyevi bilgilerde verilmişti. Sanıldığı gibi mağaralarda yaşamadılar. Son gelen Adem as, Mekke de Kabeyi inşa etmişti.
Cafer İskenderoğlu

18 Şubat 2012 Cumartesi

Başkan uzaylılarla görüşüp anlaşmış

  • 18.02.2012
34'üncü ABD Başkanı Eisenhower'ın üç kez uzaylılarla toplantı yaptığı iddia edildi. Başkan'ın danışmanı Timoty Good, uzaylılarla telepatik iletişim kurduklarını söyledi
Eski ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower'ın telepati yöntemi ile iletişim kurduğu uzaylılarla 3 toplantı ve bir anlaşma yaptığı öne sürüldü. Eski hükümet ve Pentagon danışmanı İngiliz yazar Timoty Good, yıllardır dolaşan söylentiyi tekrar gündeme taşıdı. BBC2 televizyonunda Frank Skinner'ın sunduğu programa katılan eski danışman Good, 34'üncü ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower'ın en az üç kez uzaylılarla toplantı yaptığını öne sürdü. Good, FBI ajanlarının telepati yöntemi ile iletişim kurduğu uzaylılarla gerçekleşen toplantıların New Mexico'da bulunan hava üslerinde gerçekleştiğini iddia etti. 

ANLAŞMA BİLE YAPMIŞ! 

Good, 1953-1961 yıllarında görev yapan Eisenhower'ın güçlü şekilde uzaylıların varlığına inandığına anlattı. Uzaylılarınresmen ya da başka yoldan dünyada birçok kişi ile iletişim kurduğunu belirten Good, başkan Eisenhower'ın 1954 yılındaki uzaylılarla toplantısının New Mexico'daki Holloman Hava Üssü'nde gerçekleştiğini kaydetti. Eski başkanın bu toplantıların birinde "Yabancı griler" adı verilen bir ırkla anlaşma yaptığını da anlatan Good, anlaşmanın ayrıntıları hakkında bilgi vermedi. Good ayrıca birçok ülke hükümetinin uzaylılarla yıllardır devam eden iletişimlerinin bulunduğunu kaydetti. Eski başkan Eisenhower 1969'da 78 yaşında yaşamını yitirdi. Emekli New Hampshire eyalet temsilcisi Henry McElroy Jr ise 2010 yılında eski başkana uzaylılar hakkında yazılmış bir belge gördüğünü açıklamıştı. McElroy yayınladığı video kaydında eski başkana "uzaylıların ABD topraklarında olduğu ve onlarla görüşebileceğinin" yazıldığını öne sürmüştü. McElroy, belgede uzaylıların zarar vermek için ABD'de olmadıklarının ve endişe duyulmaması gerektiğinin de vurgulandığını kaydetmişti. DIŞ HABERLER 

16 Şubat 2012 Perşembe

NUH'UN GEMİSİ

Bir saat ilim öğrenmek, gece sabaha kadar ibadet etmekten, bir gün ilim öğrenmek, üç ay oruç tutmaktan kıymetlidir.
 (Hadis-i Şerif)
Allahu teala, kuranda akıl sahiplerine ve düşünenlere hitap eder.
İslam alemi, ilimden uzaklaştırılıp tembelliğe, ilmi terk etmeye, itildikden sonra batı hayranlığı aşılandı.
Yıllarca batılıların dediklerine ilim diye uydurduklarına inandık.
Bazı uydurma batı teorileri o kadar komik ki bizlere hala derslerde okutuluyor, gerçekten okutuyorlar.


Mesela,
Amerika kıtasında, Avrupanın rüyasında bile görmeye gücünün yetmeyeceği medeniyetler var iken,  güya kristof kolomb tarafından keşfedilmiş.
Ateşin keşfi de yalan ilk Ademler zamanında yüzlerce yanardağ, devamlı yanmakta olan doğalgaz kuyuları var idi.
Batılı, “Dünya tepsi gibidir” düşüncesine sahipken, Amerika kıtasının medeniyetleri astronomide zirvedeydiler.
Newtonun kafasına elma düşmeseydi yer çekiminden de haberimiz yokmuş.
Arşimed, hamama gitmeseydi suyun kaldırma kuvvetinden mahrum olarak gemi icat edilmeyecekti güya. Oysa Arşimed den binlerce yıl evvelinde denizlerde kayıklar ve gemiler yüzüyordu.
Hatta göklerde ve uzayda bile gemiler vardı. Biz bu teknoloji ile yaklaşık yüz yıldan beri tanışığız düşünün.
İşte biz bu aldatmaca bilgilerle hz Nuh zamanında taş devrinde yaşanıldığını sanıyoruz, buna göre de Nuh’un gemisini tahta dan sanıyoruz.
Nuh tufanının dünyanın çok büyük bir bölümünü etkilediği bilinmektedir.
Dünyada günümüzde yaklaşık bir milyon tür hayvan var. Bunlara böcekleri, kuşları ve balıkları da dahil edersek 20 milyon hayvan türü var.
Nuh as gemiye kuşları, böcekleri almadı varsayalım. Unutmayın ki Nuh as zamanında yaşayan birçok hayvanın zamanımızda nesli tükenmiştir Geriye kalan bir milyon hayvanı ya da yarısını Nuh as nasıl bir gemiye yükledi? Hem de her hayvandan birer çift. Gemi günlerce aylarca kara yüzü görmedi öyleyse gemide hayvanlar için tonlarca et ve ot olması gerekirdi.
Bu kadar yükü alacak bir gemi binlerce stadyum büyüklüğüne ulaşır.
Ve anlatıldığı gibi tahtadan ve çividen yapıldıysa Nuh as ahşap ve çivi fabrikalarımı kurmuştu?


Nuh’un gemisi nasıl bir yapıya sahipti?

“Nuh'u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.”
Kamer-13  (TDV meali)
Kuranın meali günümüz arapcasıyla tercüme edilmiştir. Haliyle  kamer suresinin 13. ayetide yukarıdaki gibi manalandırılmış.

“Ve hamelnahu ala zati elvahıv ve dusur” Kamer-13

“hamelnahu”  “biz yükledik” manasındadır. Yani Allahu teala, “hayvanları ve insanları gemiye biz yükledik” diyor. “Biz” kelimesi allahu tealanın birçok isminin kudretlerini anlatmaktadır.
“elvahıv” levhalar anlamındadır. Hud suresinde geçen Nuh as ile ilgili manalara göre bu levhalar, tahta dan değil erimiş madenlerden yapılmıştır. Ayetin arapcasında tahta kelimesi yoktur.
“dusur” kelimesinin günümüzdeki anlamı, tahtaların rabıtalarının bağlantıları ve perçin mealindedir ancak “dusur” aniden iz bırakmadan gözden kaybolan anlamınada gelir. bu manlara göre Kamer-13 ayetinin meali şu şekildedir.

“biz onları, madeni levhalardan yapılmış ve aniden gözden kaybolan bir gemiye bindirdik”  Kamer-13

“Nihayet emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh'a dedik ki: (Canlı çeşitlerinin)  her birinden birer çift ile -(boğulacağına dair) aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!» Zaten onunla beraber pek azı iman etmişti.”
Hud suresi-40  (TDV meali)

Ayetin orijinalinde, “sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh'a dedik ki: (Canlı çeşitlerinin)”  “-(boğulacağına dair) aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında”  cümleleri yoktur. Bu cümleler ayetin mana akışına göre mealciler tarafından verilmiştir.
Bu ayeti açalım.

“Hatta iza cae emruna ve farat tennuru kulnahmil fiha min küllin zevceyniseyni ve ehleke illa men sebeka aleyhil kavlü ve men amen ve ma amene meahu illa kalıl” Hud-40

“Hatta iza cae emruna” = emrim geldi
“farat tennuru” =  farat, ıssız yerlere konan nişan anlamına gelir. tennur, tandır anlamındadır tandır ısı enerjisi üretir ancak ayette Nuhun gemisinin enerji kaynağıdır.
“kulnahmil”= içinden ses gelen manasındadır nahme kelimesidir.
“min küllin zevceyniseyni ve ehleke” = “tüm çiftleri ve ehlini” anlamındadır.
“men sebeka”= “men” o kimse, o varlık demektir. “sebeka” kalıba dökülmüş maden, yarış, süratli anlamındadır. “men sebeka”o gemi, madenden yapılmış süratli anlamınada gelir.
“amen” mukim olmak, yerleşmek, yani o gemide mukim olmak tır.
“ma” yayılıp yerleşmek.
Bu anlamlara göre ayetin yakın orijinal anlamı şöyledir.
“emrim geldiğinde, (nuh), kalıba dökülmüş madenden yapılma gövdesinden ses çıkaran ve süratle ıssız yerlere (göklere) gidebilen gemiye ehlini ve hayvanlardan çiftleri yerleştirdi” Hud-40
Arapcada gemi, sefine dir.
Ayette gemi değil “fülke” kelimesi geçer. Fülke, zamanımızda kayık anlamındadır. İbrahim suresinin 79. ayetinde, Allahu teala denizde yüzen gemiler için “sefine” tabirini söyler. Kefh suresi, Hud suresi gibi sırlar yüklü surelerde ise “fülke” tabirini kullanır. Aralarındaki fark nedir?
 

Nuhun gemisine kaç çift hayvan sığabildi?
Her peygamberin bir mesleği vardır.
Nuh as nin meslek konusu mücerret alemler dir. Mücerret alemler gözle görülemeyen mikrobiyoloji, hücreler, atom altı yapılarıda içerir. Kısaca nano teknoloji, Nuh as nin ilim sahasıdır. Gen ilminin ilk öncüsüdür, Nuh as den sonra bu ilimler Sümerler gibi medeniyetlere intikal etmiştir.
Sümerlerden sonra dünya ilim karanlığına girmiştir Peygamber efendimizle gelen kuran ve İslam bu saklı ilimleri teşvik etmiş bu günün ilminin temelleri islamla atılmıştır.
Süleyman as sebe melikesinin tahtını binlerce kilometreden ışınlayabilen yardımcılara sahipti.
İsa as ölüleri diriltme gücüne sahipti.
Peygamber efendimiz (sav) miracı ile kainatın sonsuzluğunda seyahat ederdi.
İşte Nuh as da GEN lere DNA lara hükmedebilen ve madenleri eriterek çeşitli alaşımları elde edip ışık hızıyla gidebilen ve gemileri çekim gücü enerjileriyle çalıştıran ilimlere sahipti.
Nuh Aleyhisela ma verilen verilen tüm yeteneklerin sırrı, hud suresinin 41. ayetinde geçen FİHİBİSMİLLAHİ kelimesinde saklıdır.
“(Nuh)  dedi ki: «Gemiye binin! Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir.”
Hud-41  (TDV meali)

Yukarıdaki meal pek yakın mana vermiyor Hud-41. ayete şöyle bakabiliriz.

“Ve kalerkebu fıha bismillahi mecraha ve mürsaha inne rabbi leğafuru rahıym”        Hud-41

“fıha bismillahi”= Bismillah kelimesinin varlığında olan ilahi gücün anlatımıdır. Tüm yaradılış ve kainatın kuruluşu Bismillah ile başlamıştır. Allahu teala sayısız isminin kudretini Bismillah ismine tecelli ettirmiştir.
“mecraha”= bir varlığın kaynadığı çıktığı yer, suyun kaynağı mücerred kaynak, çok ince hat,  yani canlıların ürediği en küçük kaynak yapı GEN anlamınada gelir.
“mürsaha” bu kelimenin kökü, İrsa kelimesidir. İrsa, ince uçlu yani iğne gibi bir şeyle itelemek, yerleştirmek anlamındadır. İrsal kelimesi de bu kökten gelir, göndermek anlamındadır.
Şimdi Hud-41 şu anlama gelir.
 
“(Nuh), Ğafur ve rahim olan Allahın izniyle, Fiha Bismillahi (isminin sırrındaki İlahi kudretle) (hayvanları) türedikleri mecralarına (Hücrelerine, Genlerine) yerleştirdi. Hud-41

İşte günümüzde genlerin kopyalanması, saklanması aslında bir kuran mucizesidir.
Nuh as Gen ilmi ve Fihibismillahi kelamının sırrı ile milyonlarca hayvanı, ışık hızıyla gidebilen ve bir tür enerji ile çalışan ve çalışırken de gövdesinden hafif bir ses çıkaran aynı zamanda Nuh’’un laboratuarı olan gemiye bu şekilde sığdırmıştır ve kuranın deyimiyle “amen” yerleştirmiştir. Yani Nuh as gemiye hayvanları almamış, onların genlerini almış, tabiri caizse, gemiye bir avuç Gen yüklemiştir.
Ahir zamanda çıkacak olan Dabbe’tül arz, yine kadim zamanda yaşayan dinozorların ve başka hayvanların Gen lerinin bir araya getirilmesiyle oluşacak olabilir.


Nuh’un gemisi nerede?

“(Nihayet)  «Ey yer suyunu yut! Ve ey gök (suyunu)  tut!» denildi. Su çekildi; iş bitirildi; (gemi de)  Cûdî (dağının)  üzerine yerleşti. Ve: «O zalimler topluluğunun canı cehenneme!» denildi.”
Hud-44  (TDV meali)
Günümüz arapcası ile yukardaki mana çıkabilir ama ayete mana eklemeleri var. “Su çekildi; iş bitirildi”, “: «O zalimler topluluğunun canı cehenneme!» cümleleri ayette yoktur bu cümleler meal verenin düşünceleridir.
Tarihte, belkısın tahtı, insanlar, hatta ordular dahi bir yerden başka yere ışınlanmıştır. Bu gerçeği Kuran ayetlerinden açıkca görüyoruz. O ayetler Allahu tealanın sözleridir. Ondan üstün inanılacak başka varlık yoktur. Nuh’un gemisi de, yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığı gibi yeryüzünden göklere ışınlanmış ve tufandan sonra tekrar yeryüzüne bir ışın demeti halinde ip gibi süzülerek eski halini almıştır. Hud-44 ayetinde geminin ışınlanmasına işaret vardır.

“Ve kıyle ya erdubleıy maeki ve ya semaü akliıy ve ğıdal maü ve kudıyel emru vestevet alel cudiyyi ve kıyle bu’del lil kavmiz zalimın”
Hud -44

“kıyle”= düz alan, boş yer, boş alan (gökyüzü)
“erduble” ağırlı, yük.
“maek” yayılmak (ışınlanan varlığın cismi uzay boşluğuna yayılır genişler, süratlenince ip gibi uzar anında gözden kaybolur)
“semaü”= gökyüzü, uzay
“akl” = sürmek, ipe bağlamak
“vestevet” kapalı yer, kapalı kutu (uzay gemisi de, uçaklarda kapalı mekan gibidir.)
“bud”= uzaklaşmak
“cudi”= cudi dağı, lütfeden, lütufkar.
Ayette geçen kelimelerin bu manaları ile aşağıdaki meal verilebilir.

“gemi yüküyle beraber gökyüzünün boşluğuna doğru Allahın lütfuyla zalimlerden uzaklaştı” Hud-44

Nuh’un gemisinin, tufandan sonra dünyaya dönüşünü kamer süresinin 14,15. ayetleri açıklıyor.
“İnkâr edilmiş olana (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.”     Kamer-14  (TDV meali)

“ Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?”
Kamer-15  (TDV meali)

“Tecri bi a’yunina cezael li men kane kufir” Kamer-14
“kafirlerin gözleri önünde akıyordu” Kamer-14
Akma ile yüzme arasındaki farkı düşünmek size bir ufuk açacaktır,

“Ve le kad teraknaha ayeten fe hel mim mudekkir” Kamer-15

“kad”= yakınlık
“tereknaha”= miras, bırakıt,
“mim” = içinde sırlar olan, şerh gerektiren.
“müdekkir” düşünen, derinlemesine düşünen.

“ düşünenler için bir ayet olarak bıraktık” Kamer-15
Kamer 15 deki “mim” kelimesi bizi düşünmeye sevk ediyor. Acaba bizlere ibret yada miras olarak bırakılan Nuh’un gemisi bir gün dönermi?
Nuh’un mirası olan GEN ilmi, ahir zamanda ortaya çıktı. Sıra uzay gemisi teknolojisinde… yakındır…
Allah ilmi isteyene ve çalışana verir.
Aklınıza, neden bu ilimler İslam alimlerine verilmiyor sorusu gelebilir.
Allahu teala buyuruyor ki; “ilmi isteyene, zenginliği istediğime veririm.”
İnsanlar arasında ayrım yapmıyor.

Cafer İskenderoğlu