24 Aralık 2012 Pazartesi

21 GÜNDE DÜŞÜNCE DETOKSU


                                                 21 GÜNDE DÜŞÜNCE DETOKSU 

“Biz birçok diyete gireriz vücudumuz için, detoks yaparız. Yağlarımızı eritmek için, ter atmak için, gençleşmek için. Şimdi yaptığımızın adı da düşünce detoksu. Düşüncelerimizi detokslayacağız ve kafamızın içinde bizi rahatsız eden her şeyi bırakacağız.”
“Evet sevgili kaptan, 21 gün boyunca yolculuğa çıkıyorsun. Düşüncelerini detoksluyorsun ve yoluna bütün olayları sevgiyle kabullenerek, alttan alarak değil, sevgiyle kabullenerek ve özellikle içinden kabulleniyorsun ve sevgiyle gönderiyorsun.” 
Birçok kaynakta 21 gün diye bir laf duyarız. Nedir bu 21 gün? Ben de ilk başta birçok kişiye sordum. ‘Nedir bu 21 gün? Nedir amacı 21 günün?’
Bana ortalama olarak gelen yüzlerce cevabın özetini size vereyim.
Bilinçaltımızın herhangi bir düşünceye dayanabildiği süredir 21 gün. Aynı kelimeleri ya da aynı enerjiyi defa ve defa söylediğin sürece bilinçaltın 21’inci günün sonunda bunu yapıyor. Yani ona inanıyor.
Şimdi size bununla ilgili bir atasözü söyleyeyim; Bir insana kırk gün ‘delidir’ derseniz. O insan 40’ıncı günün sonunda deli olduğuna inanmaya başlar.’
 Biz de kendi kendimizi 21 gün boyunca bir arınma sürecine sokuyoruz. Bu cümleleri okuduğunuz günden ve andan itibaren 21 gün boyunca kendimde uyguladığım ve insanlarda yüzlerce kişide uyguladığımız tekniği yapıyoruz.
21 GÜNDE NE YAPACAĞIZ?
                                                                                   Bu 21 günde ne yapacağız?
Dengede kalma ve arınma süreci. Dengede kalma ve arınma süreci şu demek; 21 gün boyunca insanlar ne söylerse söylesin, ne yaparlarsa yapsınlar, onları oldukları gibi kabullenip dengede kalacağız. Yani biri geldi bana bir laf mı söyledi. ‘Tamam, bu böyle bir insan. Kabulleniyorum ve dengedeyim.’
Hemen burun nefesine geçiyoruz. Burundan nefes alıp veriyoruz. 5 kere, 6 kere. Ve hayatımıza devam ediyoruz. İnanıyorum ki bir sürü sert olay gelip size bum diye çarpacak. Önemli olan 21 gün boyunca bu olaylara ciddi bir şekilde nötr bir şekilde tepki vermek.
Bakın nötr bir şekilde. Şimdi birçok kişi bana şunu sordu.
“Peki ben insanlara karşı nötrüm, ilişkime karşı nötürüm. Peki parayla ilgili ya da bunu başarıyla ilgili nasıl yapabilirim?”
 Eğer bilinçaltınızda parasızlık korkusu varsa, bilinçaltınız bu korkuyu sürekli evrene mesaj olarak yayar. Yani elinizden paranızın gitmesi için olaylar çağırır, evinizde sıkıntı yaşamanız için olaylar çağırır, çünkü parasızlık korkusunun frekansı budur. Sizi parasız bıraktıracak bütün olayları size doğru çeker.
21 gün boyunca eğer siz kendi bilinçaltınızı şuna inandırırsanız, ‘Ben bolluk içindeyim.”
 Tabii evinizde yemek olmayabilir, cebinizde para olmayabilir, sıkıntıda olabilirsiniz, saçma gelebilir. Borçlarınız var. 21 gün boyunca sabah kalktığınızda “Ben bolluk içindeyim, şükürler olsun” deyip bilinçaltınızı buna ikna ederseniz, 21’inci günden sonra,( ama bakın gerçekten ikna ederseniz)  hayatınıza kolaylıklar, güzellikler ve bolluklar gelmeye başlayacak.
21 günlük arınma programımızda kafamızın içindeki bütün olumsuzlukları, bütün kalıpları sevgiye dönüştürüyoruz. Birine mi öfkelenmeye başladım, hemen burun nefesine geçiyorum ve şunu söylüyorum;
“Şu an yaşadığım olayı olduğu gibi kabul ediyorum ve dengedeyim. Karşımdaki kişiyi de olduğu gibi kabul ediyorum ve dengedeyim. Ne yaşanırsa yaşansın ben her zaman dengedeyim.” 
YAPTIĞIMIZIN ADI DA DÜŞÜNCE DETOKSU.
Biz birçok diyete gireriz vücudumuz için, detoks yaparız. Yağlarımızı eritmek için, ter atmak için, gençleşmek için. Şimdi yaptığımızın adı da düşünce detoksu. Düşüncelerimizi detokslayacağız ve kafamızın içinde bizi rahatsız eden her şeyi bırakacağız. Şimdi birçok kişi diyecek ki ben düşünüyorum ama kim duyuyor ki. Düşündüğün her şeyi birinin duymasına gerek yok. Düşündüğün her şeyi sipariş gibi çağırıyorsun hayatına. Kafandan geçen düşünceler artık sır değil. Kafandan geçenleri artık evren okuyor ve duyuyor çünkü enerji yükseldi. Bundan elli sene önce olsaydı “Sırdır” derdim sana. Ama artık bir sır değil. 2011 ve sonrasında kafandan geçen her şey öyle bir titreşiyor ki, evren bunu duyuyor ve sipariş olarak sana getiriyor.
Kafanın içindeki tüm olumsuzlukları hissetmeye başladığın andan itibaren “sevgiyle kabulleniyorum ve sevgiyle gönderiyorum” deyin ve burun nefesi almaya başlayın. Ciddi anlamda size rahatlama getirecektir.
Şu an bu satırları okuyorsanız ,şu an başlayın düşünce detoksunuza. Tarihini yazın 21 gün. Ne yaşarsanız yaşayın istediğiniz kadar öfkelenin, ya da sıkıntıya sokacak olay gelsin. Siz o olayları dengede karşılamaya çalışın. Limandan çıktınız ve denizde giden bir yelkenli gemisiniz. Rüzgar herkese eser, dalga herkes için var. Gemisini yüzdüren kaptandır. Evet sevgili kaptan, 21 gün boyunca yolculuğa çıkıyorsun, düşüncelerini detoksluyorsun ve yoluna bütün olayları sevgiyle kabullenerek, alttan alarak değil, sevgiyle kabullenerek ve özellikle içinden kabulleniyorsun ve sevgiyle gönderiyorsun.
Dışımızda hiçbir olay aslında yok. Sadece içimizde o olayın yansımaları var. Ve tepkileri. Örnek vereyim. Bir futbol maçını A takımı kazandı, B takımı kaybetti. Bu bir enerji, bu bir bilgi. A takımını tutanlar sevindi, B takımını tutanlar üzüldü. Dışarıda gerçekleşen bir olaya insanların yarısı sevindi, yarısı üzüldü. Bir kısmı da umursamadı. ‘Ben futbolu sevmiyorum’ ya da ‘Ben o takımı tutmuyorum’ dedi. Dışarıdaki insanların yaptıkları hareketlere puan veren sensin. Dışarıdaki her şeyi kendi içinde oluşturan ve yargılayan sensin. Bu yargı ve eleştirilerimizi detoksluyoruz. Yargılamak bitti, eleştirmek bitti, suçlu aramak bitti, kendimizi suçlamak da bitti, kendimizi kurban gibi görmek de bitti.

13 Aralık 2012 Perşembe


Maya takviminin sona ermesine birkaç gün kaldı.
Bu güne kadar 21 Aralık 2012 konusunda İnsanları korkuya sevkeden birçok kitap yazıldı, Tv programları yapıldı.
2009 yılında ifade ettiğimiz gibi 21 Aralık 2012 de kıyamet kopmayacak, ancak İnsanlık alemi yeni bir bilinç çağına girecek.
Yeni bilinç çağına geçiş İnsanlık alemi için, özellikle Ortadoğu da yaşayan halklar için çok acılı bir geçiş dönemi olacaktır. Nitekim kan ağlayan Ortadoğu da yaşananlar gözler önündedir.
Önümüzdeki yıl bu güzel ülkemiz de zorunlu olarak bu kargaşa ve savaşa, hatta iç savaşa dahil olacaktır.
Türkiyede terör olayları had safaya çıkacak, tüm ülke büyük bir huzursuzluk yaşayacaktır. İnşallah bu kaos kısa sürer.
 
2012 konusunda daha evvel ifade ettiğimiz gibi, doğal afetler ve depremler eskiye nazaran artmıştır. Arap baharı adı altında Deccalin savaşı başlamıştır. Arap ülkeleri özgürlük kazanmak için kandırılıp ayaklandırıldı ve özgürlükleri ellerinden alındı. Deccalin cehennemi ve cennet göstermesi budur. O ülkelerde daha üç yıl kan akması durmayacaktır. Ne yazıkki yukarda söylediğimiz gibi bu kargaşaya biz de dahil olacağız, hatta olduk.
Yine 2009 yılında, Müdessir suresinin 8. Ayetinde geçen Nakur'un sesinin duyulacağını ilan etmiştik. Nakur'un sesi 2011 yılının ortalarında başlayıp, 2012 yılında hemen hemen Dünyanın her tarafında duyulmuştur. Bu ses, galaksimizin merkezinde bulunan karadeliğin sesidir. Galaksimizin merkezindeki karadeliğin (Nakur'un) sesininin duyulduğunu NASA dahi açıklamıştır. Nakur'un sesi zaman zaman azalıp çoğalmaktadır. Şehirlerde oturanlar, Nakur'un sesini şiddetlendiği zaman duymuşlardır. Kırsal kesimde ise özellikle geceleri Nakur'un sesi daha net duyulmaktadır. Güneş sistemimiz  bu günlerde Nakura en yakın noktadan geçmektedir. Nakur'un çekim gücünden etkilenen Güneşteki patlamalar, en üst noktaya çıkmıştır. Bu Güneşteki bu patlamalar, dünyamızın etrafındaki uyduların bir çoğunu etkileyip devre dışı bırakmıştır. Özellikle casus uydular bu patlamalardan ve Nakur'un çekim gücünden etkilenmişlerdir. Önümüzdeki günlerde Güneş patlamalarının ve Nakur'un çekim gücünün daha da artması beklenmektedir. Nakur'un çekim gücü ve Güneş patlamalarının etkisi mevsimleri de etkilemiş Dünyanın doğal dengesini de bozmuştur. İşte böylece bilinç ve aydınlık çağına geçiş süreci sancılı başlamış olup, tüm Dünyayı sarmaktadır.
Ayrıca, Yecüc ve Mecüc ile igili yazımızda ifade ettiğimiz kötü niyetli kavimlerin, uzayın derinliklerindeki gezegenlerinden yola çıkmış olduklarını duyurmuştuk. Aldığımız haberlere göre, bu kötü niyetli gurubun 200.000 kişilik öncü birlikleri, Dünyamızın atmosferi ötesinde yerlerini almaya başlamışlardır. Kötü niyetlilerin peşlerinden gelecek olan iyi niyetli Ademoğullarının habercileri de, Dünyamızı atmosferi ötesine yerleşmiştir. Ancak bu ekibin sayısı henüz azdır, bu gelişmeyi NASA çok yakından takip etmektedir.

03 Ekim 2012 - 11:26

UFO gözlemleri patladı!

(Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de sıklıkla UFO gözlemleri yapılmakta olduğunu bildiren Sirius UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi, özellikle içinde bulunduğumuz 2012 yılında kendilerine yapılan UFO ihbarlarının arttığını belirtiyor. Söz konusu gözlem ve kayıtların yapıldığı bölgeler ise İstanbul ve çevresi, AntalyaAlanya,Fethiye, Ordu, BursaSamsunAnkaraİzmirEfes ve çevresi, AksarayManisaAfyonUşak,Bolu, Denizli, KayseriSivasNevşehirKonya, Sivas, EdirneBilecik, Kırıklareli, Amasya,ÇanakkaleEskişehirSafranboluGiresunGümüşhaneKıbrısAdıyaman, Ağrı, SiirtBitlis,ErzincanErzurumZonguldak, Avşa adası, AyvalıkÇorumİzmit, Bolu ve Uşak olarak sıralanıyor.
Türkiye'de son 10 yıldır yapılan UFO ihbar ve gözlemlerindeki artışın yılda %15-20 civarında olduğunu belirten Sirius, 2012 yılındaki ihbar sayısının geçmiş yıllara oranla %60 daha yüksek olduğunun altını çiziyor.)  (Alıntıdır)

Binlerce yıl önce dünyamızın çeşitli yerlerinde zulüm edip kargaşa çıkaran bu kavimleri, Zülkarneyn a.s uzayın derinliklerinde bir gezegene yerleştirmişti son 100 yıldır bu kötü kavmin öncüleri Dünya üzerindeki deccal zihniyetiyle irtibat halinde olup yine bu dünyaya yerleşme çabaları içerisindedir. Bu konuyla ilgili küçük bir anekdot aşağıdadır.

İşte ilginç olaylardan biri...
(1997 yılında Art Bell isimli bir sunucu tarafından sunulan talk şov programına 51. bölgede çalıştığını iddia eden biri telefonla bağlanıyor. Programa bağlanan adamın söylediklerinde doğruluk payı çok daha fazlaydı. İşletmediği belliydi. Ve aniden canlı yayında adamın sesi kesildi.

Telefonla bağlanan kişi:
-Selam Art?
-Şu an fazla zamanım yok...
Art:
-Öncelikle bu hat senin hattın mı? Düzenli olarak kullanıyor musun?
Telefonla bağlanan kişi:
-51.Bölge'nin eski bir çalışanıyım. 1 hafta önce işten çıkarıldım.
Telefonla bağlanan kişi:
-Ve..ve..
Telefonla bağlanan kişi:
-Sürekli bütün ülkede kaçış halindeyim.
-Nereden başlayacağımı bilemiyorum.
_Onlar...onlar beni...
Telefonla bağlanan kişi:
-Sürekli bu alanın üstünde üçgenler çiziyorlar.
Art:
Telefonda fazla kalamayacaksın sanırım, o yüzden bize birşeyler söylersen çabuk...
Telefonla bağlanan kişi:
-Tamam...tamam...
-Uzaylılar hakkında şunları söyleyebilirim Art; başka bir boyuttan gelen varlıklar oldukları kesin.
Telefonla bağlanan kişi:
-Uzaydan gelen öncüler ve biz onlarla kontak kurmaya çalışıyorduk...
Telefonla bağlanan kişi:
-Onlar iddia edildiği gibi varlıklar değiller...
-Birçok askeri birliğin içine sızmışlar...
Telefonla bağlanan kişi:
-Özelliklede 51.Bölgeye
Telefonla bağlanan kişi:
-(Ahh) Felaketler geliyor...Ordu...
-Özür dilerim...
-Hükümet uzaylıları biliyor...
Telefonla bağlanan kişi:
-Dünyanın birçok bölgesinde güvenli bir şekilde nüfuslarını taşıyabilecekleri yerler var...
-Şimdi...Art
Art:
-Ama birşey yapmıyorlar...Hiçbirşey yapmıyorlar...
Telefonla bağlanan kişi:
-Yapmıyorlar.
Telefonla bağlanan kişi:
-Dünyanın fazla nüfuslu yerlerini yok etmek istiyorlar...
-Böylece daha az nüfus kalsın ve kontrol etmesi kolay olsun diye...
Telefonla bağlanan kişi:
(Ağlıyor)
Bağlantı kesiliyor...
Uydu bağlantısı kopuyor...
Bağlantı gitti...)  (Alıntıdır)

Dünya üzerindeki Devlet Başkanlarının hepsi, uzaylıların çok yakından Dünyamızla ilgilendiklerini ve bir çoğunun yeryüzüne yerleşip, aramızda yaşadıklarını bilmektedirler. Bu konuyla ilgili eski Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev'in açıklaması aşağıdadır:

"BANA UZAYLILARLA İLGİLİ BİR DOSYA VERİLDİ"

Uzaylılarla ilgili soruya ise "Bana dünyaya inen uzaylılarla ilgili bir dosya verildi. Kaçının aramızda yaşadığını söylersem paniğe sebep olur" dedi

Öyle görünüyorki 3. Dünya savaşı, Dünya Milletleri arasında olacağı gibi, aynı zamanda Dünya ile Uzayın derinliklerinden gelenler ile de olacaktır. Bu harplerin sonunda Dünya nüfusunun 3 te 1'i kalacaktır. Bu kalan nesil, çok yüksek bilinçli İnsanlar yetiştirecektir. Yeni yetişecek olan nesil, maddesel teknolojiye bağlı kalmayıp, Dünya ve Uzay üzerinde enerji ve ışık bedenlerini kullanarak seyahat edeceklerdir. Bugüne kadar Dünyanın etrafını saran ve eskilerin KAF dağı olarak tarif ettiği manyetosferin üzerindeki “gök kapılarını” kullanarak, uzaya çıkan İnsanların sayısı onlarla ifade ediliyordu. 3.Dünya Savaşından sonra, gelecek olan yeni bilim çağında, yetişecek yüksek bilinçli İnsanların yarıdan fazlası, Gök kapılarını kullanabileceklerdir. Biz Gök Kapılarını, detaylı olarak “6 GÜNDE YARATILIŞ VE İNSAN” adlı kitabımızda yazmıştık. O dönemlerde bizi alaya alarak (göğün kapısımı olur) diyenlere, bu gün bilim adamları ıspatlı olarak cevap vermiştir. Bu konuyla ilgili haber aşağıdadır.

“Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremiyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!” ARAF SURESİ-40

Bilim adamları "gizli kapılar" buldular

Bilim adamlarının dünyanın manyetik alanında bulduğu "kapılar" bakın neler yapıyorlar!

NASA'ya göre Iowa Üniversitesi araştırmacısı Jack Scudder, "dünyanın manyetik alanında her gün yüzlerce kez açılıp kapanan gizli kapılar" buldu.
Scudder, bu kapıların zaman zaman uzun süre açık kalabildiğini ve "gezegenimizden 93 milyon mil uzaklıktaki güneşin atmosferine kesintisiz bir yol oluşturduğunu" söylüyor. X-noktası veyadifüzyon alanı olarak adlandırılan kapılar, gök cisimlerinin manyetik etkisi ile oluşuyor. Kapıların "görünmez, kararsız ve yakalanması" zor olduğu, herhangi bir uyarı vermeden açılıp kapandığı söyleniyor. Kapılar açıldığında, faal parçacıkları yüksek bir hızda dünyanın atmosferindengüneşin atmosferine aktarabiliyor. Bu ise jeomanyetik fırtınalara yol açıyor.
Kapıları bulmanın şu anki tek yolu, Scudder tarafından keşfedilmiş bulunuyor. Scudder, NASA'nın Themis uzay aracı ve ESA'nın Cluster uydularından sağladığı bilgiyi kullanarak NASA'nın Polaruzay aracından gelen veriler arasında kritik ipuçları bulmuş. Scudder, uygun donanıma sahip bir uzay aracının bu ölçümleri yapabileceğini ve kapıları algılayabileceğini söylüyor. NASA,Magnetospheric Multiscale adındaki görevi kapsamında böyle bir uzay aracını hazırlıyor ve onu 2014'de uzaya gönderecek. (Alıntıdır)

Cafer İskenderoğlu


12 Mayıs 2012 Cumartesi


Sizlere, bu anlatacaklarımın üzerini “Komplo Teorisi” diyerek örtmeye çalışacaklardır. Yinede yazmak ve sizleri haberdar etmek istedim.
Kelime anlamı; bir şeyi örtmek, kötülüğü süslü göstermek. Manasındaki “decl” kökünden gelen bir sıfattır. Aldatıcı, yalancı, hileci demektir. Çeşitli şeytani yeteneklerle insanları kandıracak bir sistem ve bu sistemi yöneten kişidir.
Kur’ân-ı Kerim de Deccal  ile ilgili bir ayet yoktur. Ancak sahih hadis kitaplarında Deccal ile ilgili  rivayetler vardır. Resulullah Efendimiz hadislerinde: “Şüphesiz on alamet zuhur etmedikçe kıyamet kopmayacaktır.” Doğuda, Batıda ve Arap yarımadasında birer yerin batması, Duman, Deccal, Dabbetü’l-arz  yecüc. Mecüc güneşin battığı yerden doğması ve Aden toprağının sonundan (Yemen’den) bir ateş çıkarak insanları haşrolacakları yere sürmesi” buyurmuştur. (Müslim, Fiten, 39, 40, 128, 129; Ebu Davud, Melahim, 12; Tirmizi, Fiten, 21; İbn Mace, Fiten, 25, 28).


Deccalin,  dünyayı ele geçirme projesi ve Yecüc ve Mecüclerle ilişkisi geçtiğimiz yüzyılın başlarında başlamıştır. Yecüc ve Mecüclerin  teknik yardımı olmadan Deccal asla başarılı olamayacağını düşünerek ve onlara Dünyanın bir bölümünü vaad ederek onların teknik yardımını almıştır. Yecüc ve Mecüclerden alınan yardım, yüksek uzay ve silah teknolojisidir.
Deccalin Dünyayı tek taraflı gören gözü. Kurmuş olduğu Dünyayı yönetme sistemidir. Deccaliyet sitemini bir vücut olarak düşünürsek bu vücudun başı CFR dir. İngiliz dilinde “C” harfi “K” olarak okunur. Yani CFR Deccaliyetin  İki kaşı arasındaki KFR harflerini gizler. Bu örgüt Kurulduğu ilk yıllarda Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya bağlantılı idi.
CFR, Council on Foreign Relations (Dış İlişkiler Konseyi) CFR. Birinci Dünya Savaşının ardından toplanan Paris Barış Konferansı ile başlar. Konferansa katılan delegeler, 30 Mayıs 1919'da Pariste Hotel Majestic de uluslararası bir grup kurmak amacıyla toplandılar. Bu toplantıda oluşturulan organizasyona Institute of International Affairs (Uluslararası İlişkiler Enstitüsü) adı verildi. Haziran 1919'daki bir toplantıda birbiriyle yardımlaşmayı amaçlayan ayrı kuruluşlar olarak düzenlenmesine karar verildi. Sonuçta merkezi New York'ta olan ve Amerikan dış politikasıyla ilgilenecek olan Council on Foreign Relations (CFR) kuruldu. Londra'da da Royal Institute of International Affairs (RIIA) oluşturuldu. Bu, aynı zamanda Chatham House olarak da bilinir ve görevi İngiliz hükümetinin dış politikasını belirlemekti. Yan kuruluşu olan The Institute of Pacific Relations (Pasifik İlişkiler Enstitüsü) sadece Uzakdoğu ilişkilerini düzenlemek için kurulmuştu. Enstitünün benzerleri Paris ve Hamburg'ta da oluşturuldu. Hamburg kolu Institut für Auswartige Politik, Paris kolu da Centre d'Etudes de Politiques Etrangeres. İsmi ile oluşturulmuştur.
İşte o yıllarda Amerika Büyük ekonomik Krizler yaşadığı için, Deccal, planlarına Almanyayı Kullanarak ulaşmayı hesap etti. Alman ordusunda bir onbaşı olan Hitlerin Rütbesini ve siyasi gücünü yükselterek ve Almanyayı Hitlere teslim ederek dünya savaşına hazırladı. Deccal Yecüc ve Mecüclerin “Yüksek uzay ve silah” tekniklerini Almanyada Hitlerin eline verdi. Yecüc ve Mecüc heyeti, bizzat Alman bilim adamlarını eğiterek o dönemin en güçlü silah ve uçan gemilerini ürettiler. Ancak bu yüksek askeri güç Hitlerin aklını başından aldı ve Dünyaya tek başına sahip olmak istedi.
Bunun üzerine Deccalin emriyle Almanya ve Hitler yerle bir edilerek Silah ve Uzay teknolojisi Amerikaya taşındı ve bu yüksek teknolojiyi geliştirip üretmek üzere Haziran 1958 de NASA kuruldu. NASA Yecüc ve Mecüclerle halen çalışmaya büyük bir gizlilik içinde Devam etmektedirler. NASA bu konuda Rusya ilede işbirliği içindedir.
Bu gelişmelerle birlikte Deccal, çalışmalarına hız vererek Dünyaya Barış ve Özgürlük getirme bahanesi ile faaliyetine başladı. Bu arada Irak, Afganistan, Libya, Tunus, Mısır, Yemen, Cezayir Özgürlük adı altında Deccalin egemenliğine girdi o Sudan ve Suriye şimdi özgürleştiriliyor. Sırada İran varmış gibi görünsede Deccalin Tek gözü Türkiyeyi bölüp özgürleştirmeye yönelmiş vaziyette. İşte Deccalin Cehennemi Cennetmiş gibi Göstermesi budur. Özgürlük cennetinde devletler, kaos Cehennemine sürükleniyor oradanda iç savaş, fakirlik ve açlığa sürükleniyorlar. Deccalin Bu oyundaki amacı İnsan nüfusunu ve İslam sayısını asgariye indirmektir hatta yok etmektir.
Arap ülkelerinde bu yaşananlar 3. dünya savaşının başlangıcıdır. Yani 3. Dünya savaşı başlamıştır. Bu savaş İsrail, İran ve Türkiyenin dahil olması ile daha da alevlenecektir. Çok yakında..
Dikkat ederseniz özgürlük adı altında yok edilmeye başlanan ülkelerin hepsi İslam ülkeleridir. Bu Ülkelerin başına getirilen Dikdatörleri de zamanında o devletlerin başına getirende Deccal idi yani bu olayların hepsi planlıdır. Bir başka dikkat edeceğiniz konuda hiçbir İslam ülkesinin silah ve uçak üretme özgürlüğü yoktur. Deccal kendi sistemi içindeki Güçleride  Yecüc Mecücün Uzay gemileri ile donatıyor. Deccal İslam ülkelerinde öyle sistemli çalışmış ki İslam Milletlerinin Ne silah gücü var nede birlik olma istekleri var.
Aşağıdaki yazı NASA nın nasıl gizlilik içinde olduğunu belgeliyor

'NASA uzaylıları gizliyor!'

NASA'nın canlı yayınladığı görüntülerdeki garipliği YouTube'da paylaştı, büyük tartışma başladı

YouTube'a yüklenen bir video ve sonrasında yaşananlar, "NASA uzaylılar olduğu gerçeğini gizliyor" tartışması başlatı.
NASA'nın Güneş Gözlemevi tarafından çekilen ve internet üzerinden canlı olarak tüm dünyaya sunulan görüntüleri izleyen bir kişi, görüntülerde UFO olduğunu iddia etti.
Bu kullanıcının, UFO olduğunu iddia ettiği görüntüleri YouTube'da paylaşmasının ardından NASA, kameralarını kapattı.
Bu durum, NASA'nın uzaylılara dair kanıtları gizlemeye çalıştığı olarak yorumlandı ve internette büyük tartışma başlattı.
Geçtiğimiz Aralık ayında bir kişi yine NASA'nın görüntülerini kullanarak, Merkür'de ilginç bir cisim bulmuş, Mart ayında da gene Güneş'in etrafında "Ölüm Yıldızı"na benzer bir cisim görüntülenip, paylaşılmıştı.
Konuyla ilgili NASA'dan henüz bir açıklama gelmedi.(milliyet) 11. Mayıs. 2012
NOT: yukarıdaki resimde Mecüc ile görülen Amerikan eski Başkanı Deccal değildir. bu Başkan kendi Başkanlık döneminde Fransa Cumhurbaşkanına; "Gog ve Mog yani Yecüc ve Mecüc çıktı bize yardım edin" demişti basında bu haber yer aldı.

Cafer İskenderoğlu

6 Nisan 2012 Cuma

MAYALAR KİMDİR

MAYALAR KİMDİR
Amerika kıtasındaki en zeki,en uzun ömürlü ,bugünkü tarifle Meksikanın güneydoğusundan El salvadaora kadar uzanmış sınırlarıyla en geniş alana yayılmış uygarlıktır Mayalar.Köy Çiftçiliğyle başlayan medeniyetlerini başlarında büyük Kralların bulunduğu büyük ve gelişmiş devlet yapılarına kadar geliştirmişlerdir.Yayıldıkları bölgelerde Yucatan,Campeche, Quintana Roo,Chiapas,Tabasco  gibi beş büyük devlet kurmuşlardır.Dilleri birçok lehçe oluşturmuş ve günümüzde Maya dili olarak bazı lehçeleri halen konuşulmaktadır.Özellikle astronomi bunun yanında matematik,mimari,sanat gibi alanlarda çok ileri düzeyde bir medeniyet oldukları görülmektedir.Gerek astronomik
hesaplamalarının doğruluğu,gerekse  inşa ettikleri yapıların günümüz imkanlarına ve teknolojisine olan uygunluğu Maya medeniyetini gizemli ve özel kılan nedenlerin başlıcalarıdır.Muheteşem beyaz Kireç taşlarıyla,günümüz mimarisinin bile kusur bulamayacağı güzellikte inşa edilmiş piramitleri,sarayları ve dinsel tapınakları araştırmacıları hala dehşet içinde bırakan eserlerdendir.
MAYA YAZITLARI VE ANLAMI
İşte bu önemli yapıtların üzerinde yazılı olan şifreler günümüz bilimince ancak 20.yüzyılda çözüme kavuşmuş ve hala çözülemeyen anlaşılamayan yazıtları bulunmaktadır.Bu şifrelerden Maya uygarlığının tek tanrı
inancını benimsemiş olduğu ve yaşamsal ihtiyaçlardan başka dünya malı bulundurmadığı,kendilerini çok güçlü bir dinsel inanışla donattıkları ve topraklarını verimli kılmak için bile tapınaklarında günlerce acı dolu ayinler yaparak ,tanrılarına yalvararak geçirdikleri çözülmüştür. Onları gerek günümüz gerekse o devirdeki uygarlıklardan farklı kılan belkide dinlerine olan bağlılıydı.
Mayaların elektronik bilgisayarları yoktu,yüksek menzilli teleskoplara sahip değildiler,bir hesap makineleri dahi bulunmuyordu ancak astronomi konusunda uzmandılar ve bizim bugün anlam veremeyceğimiz fizik ötesi bilgi ve pratiği kullanabiliyorlardı.O dönemlerde yaptıkları astronomik hesaplamaları,astronomik söylemleri günümüzde yüzde yüze yakın doğrulanmıştır.
MAYA TAKVİMİ VE 2012 KEHANETLERİ
Yine yazıtlarında yer verdikleri , Maya takvimi olarak bilinen ve günümüz takviminden çok farklı ve ayrıntılı olan takvimleri M.Ö 12 ağustos 3114 tarihini başlangıç alıp M.S 22 Aralık 2012 yılında son bulmaktadır.Maya inanışına göre 2012 yılında dünyayı deprem,tufan volkanik patlama gibi doğal felaketler beklemekte ve takvimlerinde bu inanışlara yer vermektedirler.Bugüne kadar bu tuhaf uygarlık hakkında birçok araştırma yapılmış,fazlasıyla kitap yazılmış ama belirttikleri bu kesin tarihleri neye dayanarak hesapladıkları çözülememiş beklide çözmeye cesaret edilememiştir.Çünkü araştırmalar ve bulgular sağlam bir dayanak ve kesinlik kazandığında insanlığın kaosa sürüklenmesi gibi bir durum söz konusu olabalecektir.O yüzden Maya inanışları sırrını ve karanlığını hala korumaktadır.
Maya takviminin son bulduğu 2012 yılı ise ilginç bir şekilde ,Sümerlilerin Nibiru ve Babillerin de Marduk adını verdikleri  günümüzde onuncu gezegen olarak bazı çevrelerce kabul görmüş gaz bulutunun 2012 yılında dünyaya yakın bir geçiş yapacağı söylentileriyle çakışmaktadır.M.Ö 1650 li yıllarda Marduk gezegeninin Dünyaya çok yakın geçişinden sonra zincirleme felaketlerin yaşandığı ve bundan dünyanın büyük bir bölümünün etkilendiği günümüzde kabul gören ve kitaplara konu olmuş araştırmalardan. Ve bu gezegenin yaklaşık 3661 yıllık periyodunu 2012 yılında tamamlaycak olması ilginç ve düşündürücü geliyor.Mayalar aceba bunu hesaplaya-ak mı böyle bir son düşündüler bilinmiyor.Ve bunun bir yok oluş mu ,yoksa bir kelime anlamının ‘uyanış’ olduğunu düşünürsek bu bir kıyamet mi,insanlığın uyanışımı,iddia edildiği gibi farklı bir boyuta geçiş mi zaman göstercek.
MAYA UYGARLIĞININ ÇÖKÜŞÜ VE ARDINDAKİ BİR SIR DAHA
Böyle müthiş bir uygarlık 900 lü yıllarda ,uzun kuraklık dönemleri  buna bağlı olarak üretim sıkıntısı,üretimin tüketimi karşılamaması,halkın isyanlarıyla büyük Lord krallıkları zedelemesi ,savaşlar ve işgallerle çöküş sürecine girdi ve yok oldu.Ve bu uygarlığı yine ilginç kılan yıllar öncesinden yazıtlarında yazıp anlattıkları şekilde yok olmuş olmaları,biz bu şekilde yok olacağız deyip bunu bilmeleriydi.


SİRİUSUFO.ORG'DAN

1 Nisan 2012 Pazar

DABBET ÜL ARZ

Dabbetü’l arz konusuna girmeden önce Yecüc ve Mecüc hakkında kısa bir bilgi daha eklemek, akıllarınıza gelen bazı sorulara cevap olacaktır. Yecüc ve Mecüc hakkındaki bir önceki yazımdaki bilgiler sizlere belkide garip gelmiştir. Biz bin yıldan fazla bir süre içerisinde Yecüc ve Mecüclerin Demir yığınları ile oluşturulmuş ve üzerine Bakır eriyiği dökülmüş bir Dağın içinden çıkıp gelecekleri hikayeleri ile bilgilendik. Dünyada Demir yığını suni bir Dağ olsaydı, yeryüzünü didik didik arayan Bilim Adamları bu dağı çoktan bulmuş olurlardı yada Uzaydan yeryüzünü tarayan uydular tarafından şimdiye kadar tesbit edilirdi.
Bu konu ile ilgili Ayetlere tam manası ile meal verilebilseydi Yecüc ve Mecüclerin Uzayın derinliklerine gönderildikleri ve gelecekleri yolun kapatıldığını, o yolun Allah tarafından açılacağını ve aynı yoldan gelecekleri önceden anlaşılabilirdi. Ancak, Allahu Teala Ayette “vakti gelince” buyuruyor.


Yecüc ve Mecüclerin Uzaydan gelecekleri Ayette nasıl anlatılıyor?
“Nihayet Ye'cûc ve Me'cûc (sedleri) açıldığı ve onlar her tepeden akın ettiği zaman;”  Enbiya-96 (TDV Meali)
Yukarıda TDV mealinin konuyla ilgili açıklaması var. Enbiya suresinin 96. Ayetini yeniden yorumlarsak anlamı şöyle olur.
“Hatta iza fütihat ye'cucü ve me'cucü ve hüm min külli hadebiy yensilun” Enbiya-96
Enbiya suresinin 96. Ayetinde geçen “hadeb” kelimesi arapcada kambur anlamına gelir. Bizim UFO adıyla bildiğimiz gök cisimleri de dikkat ederseniz “kamburu olan tabak” gibidir. Allahu Teala bu Ayette “Dağın tepesi” yada “dağın içinden” kelamlarını söyleyebilirdi. Ama öyle demiyor “hüm min külli hadebiy” buyuruyor. Yani “onların hepsi kambur (UFO) HADEB cinsinden” diyor Hadeb bu Ayette uçan cisimlere temsili olarak verilen isimdir, benzetmedir ve kapatılan gök kapısını “fütihat” fethedeceklerini açacaklarını beyan ediyor. şimdi bu manaya göre Enbiya 96. Ayetin manası şudur.
“Ve dahi (gök kapıları) fethedilip açıldığı zaman yecüc ve mecüc tüm (topyekün) kamburlar (binek araçları) ile hızla saldırırlar” Enbiya-96
Ayettede anlaşıldığı gibi Yecüc ve Mecüc vakti geldiği zaman daha önce Zülkarneyn (as) tarafından kapatılan ve kendilerinin izlediği Gök kapısını açarak (fethederek) kambur şeklindeki uçan cisimlerle aniden ve topyekün (külli) saldıracaklardır.
yukarıdaki resimde kamburu olan uçan cisimler görülüyor.
Şimdi Dabbetü’l arz konusuna gelelim.
Dabbe, arapcada “canlı varlık” anlamındadır. “Dabbetü’l arz” yerin derinliklerinden çıkacak hayvan anlamındadır. Hadislerde Dabbetü’l arz misallerle anlatılmıştır. O zamanın İnsanlarına bu günün Gen teknolojisi ancak misallerle anlatılabilirdi.
Resulullah Efendimiz şöyle buyuruyor;
“Çıkacak olan Dabbe, Salih Peygamberin sütten kesilmiş yavrusudur. Ana deve öldürülünce yavrusu kaçtı ve önünde büyük bir taş açılıp yavru deve taşın içine girdikten sonra taş devenin zerine kapandı. İşte o yavru (dabbe) Allah’ın izniyle çıkma zamanına kadar orada (taşın içinde) gizlidir.”
Salih Peygamber binlerce yıl önce yaşamıştır. O günden zamanımıza kadar bir hayvanın taş içinde ancak Fosili kalır. Fosillerde binlerce yıldan beri yerin altında taşlaşmıştır. Zaten Resulullah Efendimizde bunu anlatmıştır. Salih Peygamberin Devesi ise olaya misaldir yani bu hadisde bir Hayvanın Geni misal veriliyor.
Amr bin as şöyle diyor;
“Dabbetül ard Mekkede bir ağaç içinde çıkar başı bulutlara ulaşır”
Bu sözde misali anlatımdır Mekkede o kadar iri cüsseli bir hayvanın içinden çıkabileceği yada içine sığabileceği büyüklükte bir ağaç yoktur. Arapcada “secere” ağaç anlamındadır. Ayrıca “secere” soy anlamınada gelir burada “secere” hayvanın Hücreleri içindeki Gen lerini temsil ediyor. Dabbenin küçücük bir yerden çıkacağına işaret eden hadisi şerifde var.
Resulullah Efendimiz şöyle buyuruyor;
Büreyde (ra) şöyle dedi;
Resul-i Ekrem Efendimiz beni Mekke yakınındaki sahrada bir yere götürdü. Orası kumluk bir arazi idi. Mütakiben Resulullah şöyle dedi; “dabbetül arz bu mevziden çıkacak” buyurdu. Birde baktım ki, orası baş parmakla şehadet parmağı arası bir yerdir.
Hadisde anlaşılan; Resulullah Efendimizin Büreydeye (ra) anlattığı, Dabbenin çok küçük bir mecrada çıkacak olmasıdır. Buraya kadar özetlersek Dabbe eski çağlarda yaşamış bir hayvanın seceresinden yani soyundan zamanımızın GEN tekniği ile üretilecek olmasıdır. Nitekim günümüzde bu tür çalışmalar vardır. Bu konuda kısa bir alıntı şöyle diyor.
(North Carolina üniversitesinde  araştırmacı olan biyolog Mary Higby Schweitzer bir Dinazorun kaval kemiği içersinde genetik materyal içeren yumuşak doku buldu. Tyrannosauruz rexe ait bir kaval kemiğinden.
Kemiği bulduktan sonra bu yumuşak dokunun farkına varan Schweitzer, yumuşak dokuyu, kemiksi dokuyu çok zayıf bir asit içersinde çözerek elde etti. Bu yumuşak doku 68 milyon yaşında hala yumuşaklığını koruyan hücreler ve kan damarlarına benzeyen yapılardan oluşuyor. Dinazorun kemiğinden elde edilen dokuları, Dinazorun en yakın akrabası olan canlıların kemik dokuları ile karşılaştırdıklarında ise bu yapıların arasıda büyük benzerlikler olduğunu kabul ettiler.)
Bu hücrelerin organik materyal içerdiğini belirten araştırmacılar, eğer DNA ve protein gibi molekülleri izole edebilirlerse Dinazorların hücre fizyolojisi ve biyokimyası hakkında bilgi edinebileceklerini söylüyorlar.
Zaten arapcada “debb” kelimesi hafif yürüme, debelenme yani kısa ve hızlı haraketli canlı anlamınada gelir. Hücreleri Mikroskop altında görürseniz, Hücrenin içindeki debelenmeler tarifle aynıdır. Hücrelerin içinde bulunan GEN lerinde hali böyledir. Genler yapısı itibarı ile devamlı hareketlidir.
Dabbetü’l arz, günümüz Bilim Adamları tarafından tarihte yaşamış Dinozorların Genlerinden üretilecek bir hayvandır. Beklide bu hayvanın Genlerine değişik hayvanların GEN leride eklenecek ve ortaya çok garip bir hayvan çıkacaktır. Çağımızın bilimi buna müsaittir hatta Perulu bilim adamı Anthony Atala laboratuarında insan organları yetiştiriliyor kaslardan, kan damarlarına, mesanelere ve daha fazlası üzerinde çalışmalar yapıyor. Yakın bir zamanda medikal teknolojiside değişecek. İnsanlar medikallerde canlı yedek organ alabilecekler. Bu konuda basından izlediğimiz kadarı ile epey bir gelişme var. Aşağıdaki kısa bir alıntı bu sahadaki gelişmelerin ne kadar ilerlediğini gösteriyor.
(Geçtiğimiz haftalarda, medyayı en fazla ilgilendiren konulardan biri de, İngiltere'deki Bath Üniversitesi araştırmacılarından Profesör Jonathan Slack tarafından, genetik müdahaleyle yeniden programlanarak başı olmayan bir kurbağa embriyonunun geliştirilmesi oldu...
Bu olayın duyulmasının ardından medya üzerinden, aklın sınırlarını zorlayarak mümkün ihtimaller üzerine ateşli tartışmalar yürütüldü. Bazı bilim adamları tarafından getirilen, bu gelişmenin "bilimsel faşizme" yolaçacağı yönlü çekincelerin üzerinde fazla durulmayarak, tartışmalar esasta "yedek organ üretimi" ve "başsız insan" noktalarında odaklaştı.
İnsanlar nihayet kendi dokularından alınarak üretilerek depolanacak organlar sayesinde, olası hastalıklar, yaşlanma veya kazalar neticesinde ihtiyaç duyacakları organlara anında sahip olacaklar ve bu organlar bizzat kendi dokularından üretildiği için vücuda uyum gösterme diye bir sorun da kalmayacaktı! Hastalanan, arızalanan, bozulan, eskiyen, tipi beğenilmeyen organların sürekli değiştirilerek yenilenmesi sayesinde mükemmel bir görünüşe ve ölümsüzlüğe bile erişilecekti)
Ölümsüzlüğün İnsan eliyle bulunması konusunda Bilim Adamları yanılıyorlar. Bu konuda başarılı olmaları mümkün değildir. Bilim Adamları laboratuvarlarda İnsanların yedek organlarını üretebilir bu organların hafızaları boş olduğu için canlı İnsan bedenine uyum sağlayabilir İnsandan İnsana organ naklinde ise bir İnsandan nakil için alınan organ o İnsanın Genlerinin alınan organa verdiği emirlerle doludur. Diğer İnsanın Genlerinin emir sırası değişiktir bu sebeple bir İnsanın Organı başka İnsana uyum sağlayamıyor Genlerin ayrı vücutlarda gönderdiği sinyal emirleri çakışıyor ve nakledilen organ kısa zamanda iflas ediyor. Zaten İnsanın organları  kendi kendilerini yenileyecek kabiliyette yaratılmıştır hatta komple İnsan vücudu da üretebilirler ancak ona RUH vermezler çünkü Ruhu yalnız Allah verebilir. İnsanın Hayat kaynağı RUH tur. Ruh Allahın özelidir. İnsanda başka bir canlıda bulunmaz. Diğer canlılar Allahın HAY sıfatının tecellisi altında hayat bulurlar. Allah yerdeki ve gökteki diğer canlıları ve Bilimi İnsanın emrine vermiştir. Bu sebeple Bilim canlı Hayvan üretebilir.
Dabbenin geçtiği Neml suresinin 82. ayeti yanlış yorumlanmıştır.
“O söz başlarına geldiği (kıyamet yaklaştığı) zaman, onlara yerden bir dâbbe (mahlûk) çıkarırız da, bu onlara insanların âyetlerimize kesin bir iman getirmemiş olduklarını söyler.”  Neml-82 (TDV Meali)
Yukarıdaki yorumda Dabbenin İnsanlarla konuştuğu sanılmıştır. Oysa orada konuşanlar Dabbeyi Üreten Müslüman olmayan Bilim Adamlarıdır. Bugün nasıl İslamı Bilimden uzak bir Din gibi göstermeye çalışıyorlarsa o zamanda o kibirle konuşacaklardır. “bakın bizler bilimde ne kadar ilerdeyiz sizin Dininiz ve Kitabınız sizleri geri bıraktı” şekinde konuşup Kuran Ayetlerini küçümseyecekledir. Neml-82. Ayetin verdiği haber budur. Oysa Kuran Dabbeyi üreteceklerini bindörtyüz yıl önce kendilerine ve dünyaya haber vererek Muhteşem bir mucizesini daha ortaya koymuştur. Burada Makam için birbirini yiyen Müslüman Bilim adamlarını esefle anmak gerekiyor. Ayetin doğru yorumu şöyledir.
Ve iza vekaal kavlü aleyhim ahracna lehüm dabbetem minel erdı tükellimühüm ennen nase kanu bi ayatina la yukınun Neml-82
“Ve onlar (İslam olamayan bilim adamları) vakti gelipde dabbeyi ortaya çıkarınca (kibirle) Konuşacaklar ayetlerimize yakınlık göstermeyeceklerdir.” Neml-82
Dabbe ve daha başka canlı varlık üretilmesi çalışmaları başlamış ve devam ediyor. Bazı ülkeler vahşi hayvanlar üreterek bunları geleceğin savaşlarında kullanmayı planlıyor.
Cafer İskenderoğlu

28 Mart 2012 Çarşamba

YECÜC MECÜC UZAYLILAR

Bismillâhirrahmânirrahîm
83. (Resûlüm!) Sana Zülkarneyn hakkında soru sorarlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım.
84. Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar ve kudret sahibi kıldık, ona (muhtaç olduğu) her şey için bir sebep (bir vasıta ve yol) verdik.
85. O da bir yol tutup gitti.
86. Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında (orada) bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz: Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin, dedik.
87. O, şöyle dedi: «Haksızlık edeni cezalandıracağız; sonra o, Rabbine gönderilecek; sonra Allah da ona korkunç bir azap uygulayacak.»
88. «İman edip de iyi davranan kimseye gelince, onun için de en güzel bir karşılık vardır. Ve buyruğumuzdan, ona kolay olanını söyleyeceğiz.»


89. Sonra yine bir yol tuttu.
90. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık.
91. İşte böylece onunla ilgili her şeyden haberdardık.
92. Sonra yine bir yol tuttu.
93. Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiçbir sözü anlamayan bir kavim buldu.
94. Dediler ki: Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye'cûc ve Me'cûc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi?
95. Dedi ki: «Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım.»
96. «Bana, demir kütleleri getirin.» Nihayet dağın iki yanı arasını aynı seviyeye getirince (vadiyi doldurunca): «Üfleyin (körükleyin)!» dedi. Artık onu kor haline sokunca: «Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim» dedi.
97. Bu sebeple onu ne aşmaya muktedir oldular ne de onu delebildiler.
98. Zülkarneyn: Bu, Rabbimden bir rahmettir. Fakat Rabbimin vâdi gelince, O, bunu yerle bir eder. Rabbimin vâdi haktır, dedi.
TDV Meali
Yukarıdaki Mealde manalar doğrudur. Kuranın tamamına yanlış meal verilmemiş ama büyük bir kısmında mealler yanlış verilmiş.Şimdi kehf suresinin derin manalarını içeren sırlarına bakalım
Kehf suresinin sırlarını yazmakla bitiremeyiz. Bu sure Ledün ilminin giriş kapısıdır. Bu surede geçmiş zamanların ve gelecek zamanların boyutları arasında yaşayan İnsanların ve diğer varlıkların kaderlerinin anlatıldığı levh-i mahfuzun örtülü sayfaları vardır. Kehf suresinin manevi gözleri bu olaylara bakar derinlerden gelen sesler, lafızlar bu surede duyulur. Daha önceki yazılarımızda Hz. Zülkarneyn den bahsetmiştik. Bu Muhteşem Zat, Zamanlar arasında ve Kainatta seyahat eden ve Allahu Tealanın kendisine bahşettiği “SEBEB” sırlarına derin vakfiyeti bulunan bir Peygamberdir. SEBEB, Zamanlar arası ve Kainatta Gezegenler arasında seyahat etme vasıtasıdır. SEBEB iki şekilde kullanılır. Birincisi; yedi bedenin ayrı ayrı Nur Bedenlere ayrılması ile olur. İkincisi; madenleri uzay gemilerine ve madenden ışığa çevirmekle olur. Hatta Sebeb le bütün Elementlerin yapılarına hükmedilir yapıları değiştirilir. Çünkü Sebebe sahip olan Allahu Tealanın Halifesidir. Hz. Zülkarneyn de öyle idi. Hala o haldedir.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Ve yes'eluneke an zil karneyn kul seetlu aleyküm minhü zikra
Kehf-83

“ Sana Zülkarneynden sorarlar deki size ondan bir kıssa anlatacağım”
Kehf-83

İnna mekkenna lehu fil erdı ve ateynahü min külli şey'in sebeba
Kehf-84

“Muhakkakki biz onu Sebeble güçlendirdik. Yerde (ve Kainatta) ona her kuvveti verdik”
Kehf-84

Ayette de anlaşıldığı gibi Allahu Teala, Zulkarneyn As a yerde ve gökte görevlerini sürdürebilmesi için SEBEB vasıtasını vermiştir.

Fe etbea sebeba
Kehf-85

“sebebe tabi oldu”
Kehf-85

Bu ayette Zülkarneynin as. Sebebe tabi olmakla Sebebin gücüne sahip olduğu anlatılyor yani Hz. Zülkarneyn yerde ve gökte Allahın izniyle dilediğini yapabilir kuvvete sahip olmuştur.

Hatta iza belağa mağribeş şemsi vecedeha tağrubü fı aynin hamietiv ve vecede ındeha kavma kulna yazel karneyni imma en tüazzibe ve imma en tettehıze fıhim husna
Kehf-86

“Güneşin uzak olduğu ve ısısının tesir etmediği bir gezegene varınca orada volkanın akıntısında ısınan bir toplum buldu dedikki; Ey Zülkarneyn dilersen onları bu yerden Kurtarırsın dilersen orada bırakırsın”
Kehf-86

Hz. Zülkarney o toplumu o gezegenden alarak SEBEB e bindirip yaşanılabilir bir dünyaya götürmüştür. Gerekende buydu Peygamberler zayıflara düşkünlere merhametlidir.

Kale emma men zaleme fe sevfe nüazzibühu sümme yüraddü ila rabbihı fe yüazzibühu azaben nükra
Kehf-87

“(Zülkarneyn) dediki; zulmedenlere azap edeceğiz. Sonra onlar Rabbine döndürülür. Nakurun azabına uğrar”
Kehf-87

Bu Ayette Hz. Zülkarneyn Kurtardığı topluma hitaben bu sözleri söylüyor. Görev yaptığı dönemlerde Galaksimiz içerisindeki bir kısım Güneş sistemleri, zamanımızda olduğu gibi, galaksimizin merkezinde bulunan Karadeliğe (NAKUR) yakın bir yörüngede idiler. Buna bizim Dünyamızda dahildi. Kurtardığı topluma; “sizler iyilerden olmasaydınız sizi burada bırakmakla azap ederdik ve Nakurunda azabına uğrardınız diyor.
Hz. Zülkarneyn iyi Toplumlara iyilikle muamele  etmiştir. Kötü toplumlarada kötülükle karşılık vermiştir.

Ve emma men amene ve amile salihan fe lehu cezaenil husna ve senekulü lehu min emrina yüsra
Kehf-88

“Lakin kim salih amel işleyip Allaha yönelirse onlara mükafat olarak kolay anlaşılan güzel söz söyleyeceğiz”
Kef-88

Bu Ayete Allaha yönelenlerin o ilimleri kolaylıkla alabileceğine işaret var.

Sümme etbea sebeba
Kehf-89

“sonra yine Sebebe tabi oldu”
Kehf-89

Hatta iza belağa matliaş şemsi vecedeha tatlüu ala kavmil lem nec'al lehüm min duniha sitra
Kehf-90

“Güneşin aniden doğduğu yere varınca orada bir toplum buldu. Biz onlara Güneşin tesirinden korunacak bir gölgelik vermemiştik.”
Kehf-90

Ayete göre Zülkarneyn as öyle bir gezegene gidiyorki orada ne gölgesine sığınılacak bir dağ nede ağaçlar var. Oranın halkı direk güneş ışınlarına maruz kalıyorlar. İşte bu İnsanların vücut yapılarıda o iklime göre gelişmiştir. Haliyle büyük ve beyazı olmayan siyah gözlere sahipler ve güneşin ışınlarını yansıtacak kılsız vücutları vardı işte bu yer Yecüclerin yaşadığı gezegendi onların bir kısmı daha iyi yaşanılacak bir Dünya arayışında idiler bu sebeple o dönemde bizim dünyamızı istilaya başlamışlardı.  Mayalar döneminde Amerika kıtasını istila halinde idiler. Zülkarneyn as Yecüclerin nasıl bir yerde yaşadıklarını görmek için gitmişti.
 
Kezalik ve kad ehatna bima ledeyhi hubra
Kehf-91

“böylece biz onun yanındakilerden haberimiz vardı”
Kehf-91

Sümme etbea sebeba
Kehf-92

“sonra yine Sebebe tabi oldu”
Kehf-92

Hatta iza belağa beynes seddeyni vecede min dunihima kavmel la yekadune yefkahune kavla
Kehf-93

“sonra iki sed (dünya) arasında dolaşınca hiç söz anlamayan (yecüc ve mecüc kavmini) dünyada buldu”
Kehf-93


Kalu ya zel karneyni inne ye'cuce ve me'cuce müfsidune fil erdı fe hel nec'alü leke harcen ala en tec'ale beynena ve beynehüm seda
Kehf-94

“Dedilerki; Ey Zülkarneyn Yecüc ve mecücler Dünyamızda fesat çıkarıyorlar onlarla bizim aramıza bir set çekmen için sana ücret verelim”
Kehf-94

Yecüc ve Mecüc inançsız toplumlardır. Bizim dünyamızı mayalar ve Sümerler döneminde bir defa daha istila etmeye çalışmışlardır. Fakat Zülkarneyn as engeliyle karşılaşmışlardır.

Kale ma mekkennı fıhi rabbı hayrun fe eıynunı bi kuvvetin ec'al beyneküm ve beynehüm redma
Kehf-95

“Zülkarneyn; Rabbimin bana verdiği sebep sizin verginizden daha hayırlıdır siz bana tüm gücünüzle yardım edin onların geldiği (gök kapısına) sed yapayım”
Kehf-95

Resulullah Efendimiz gelmeden önce gök kapıları herkese açıktı. Kainatın içinden Dünyamıza art niyetli inançsız İnsanlar ve Cinler serbestçe geliyorlardı. Hata Cinler zamanın Kahinlerine göklerden bilgi getiriyorlardı. Saffat suresinde Allahu Teala bu olayı açık bir şekilde haber veriyor.
“Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk.
Onlar, artık mele-i a'lâ'ya (yüce topluluğa) kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar.
Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır.
Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder.”
Saffat-7-8-9-10 (TDV Meali)
Bu ayetlerin derin manalarını ileride açacağız İnşallah.
İşte o dönemde Zülkarneyn as sadece Yecüc ve Mecüclerin Dünyaya gelen yollarına sed çekmişti.
Atuni züberal hadıd hatta iza sava beynes sadafeyni kalenfühu hatta iza cealehu naran kale atunı üfriğ aleyhi kıdra
Kehf-96

“Büyük demir kütleleri getirin iki ucu aynı seviyede (pozitif ve negatif)  oluncaya ve manyetik rüzgar çıkıncaya ve demir kütlesi ateş halini alıncaya kadar dönderin. Onun ortasında (oluşan sinyali gök kapısına) boşaltayım”
Kehf-96

Bu Ayetin anlattığı şudur. Zülkarneyn as iki büyük demir kütlesini bir araya getirip bir milin üzerinde birbirine ters yönde döndürerek ki bu döndürme işlemini o yörenin halkı yapıyordu bir çeşit sağlam alaşımlardan yapılmış ateşe dayanıklı miller ve dişliler ili dev demir kütlesini ters yönde döndürüyordu bu cihazı Zülkarneyn as inşa etmişti.
Bu manyetik cihazdan çıkan ters sinyalleri gök kapısına yollayan Zülkarmeyn as o kapıya set çekmiş oldu. Böylece Yecüc ve Mecüc uzun müddet Dünyamıza gelemediler. Dünyada kalanlar ise öldürüldü. Öldürülen Yecüc ve Mecücler Mayaların yerleşim yerlerinde yerin yüzlerce metre altına gömüldü. Bugün Arkeolaoglar o derin mezarları keşfettiler binlerce kemik parçasını hala inceliyorlar.
 
Femestau ey yazheruhü ve mestetau lehu nakba
Kehf-97

“ O Seddi aşamadılar delemediler”
Kehf-97

Kale haza rahmetüm mir rabbı fe iza cae va'dü rabbı cealehu dekka' ve kane va'dü rabbı hakka
Kehf-98

“Deki Rabimin vaadi haktır vakti gelince Rabbim ( o Seddi)  deler”
Kehf-98

Ve vakit geldi o sed delindi.
Yecücler yaklaşık yetmiş sene önce Dünyayı ele geçirmeye çalışan gizli dünya devletinin yetkilileri ile temas kurdular. Amaçları onları kullanıp Dünyamızı istila etmektir. Yecücler boyları kısa olanlardır aynı kavmin birde uzun boyluları var onlarda Mecüclerdir.
Mayaların ve Sümerlerin tabletlerni ve bıraktıkları eserleri inceleyenler onların arasında Yecüc ve Mecüclerin katledilmeden önce bıraktığı mesajları buldular. Önemli bilgileri aldıktan sonra bu belgeleri yaktılar bu belegeleri yakan bir Papazdır.
Meksikonun ilk başpiskoposu Don Juan de Zumarrage dev bir otodafede eline geçebilen bütün yazmaları yakmıştır.
Daha sonra bu bilgiler Hitlerin eline kasıtlı olarak verildi uzaydaki Yecüclerle temas Kuran Hitler bu sayede ufo teknolojinse sahip oldu amaç Yecüclerin yardımı ile Dünyaya hakim olmaktı. Hitler Afrika kıtasını Yecüclere tahsis etti bu sebeple Afrikadaki savaşlarda milyonlarca İnsan katledildi. Ve Afrika fakirleştirildi ekonomik ve teknik gelişimi engellendi. Şuan aynı oyunu Amerikayı yöneten gizli güçler oynuyor. Yecüclere ve Mecüclere, teknoloji karşılığında Dünyaya yerleşmeleri için büyük imkanlar sağladılar.
İşte maya takvimin bu sene bitmesinin sebebi; Yecüc ve Mecüclerin 2012 de dönecekleri mesajı önceden verilmişti. Bu sene dönerlermi bilemem ama dikkat ederseniz 60 yıl önce tek tük görünen Yecüc milleti artık filolarla geliyorlar. Armegeddon savaşında dünya İnsanlarının en büyük düşmanı Deccalin gizli ordusu bu Yecüclerdir. Onlara ait bilgiler büyük bir titizlikle gizleniyor.
Bu düşmana karşılık Evrenin derinliklerinden inançlı bir kavim daha geliyor. Onlarda Huzuru Peygamberden aldıkları emirle yola çıktılar.
Allah yardımcımız olsun
Cafer İskenderoğlu