DEV YARATIK GÖRÜNTÜLENDİ
Bir okyanustan çıkartılan bu dev yaratığın ne olduğu hala çözülemedi. Balinaya benzeyen görüntüsü ise görenleri şaşkına çeviriyor...
haberler.com
Telepati ve Messing |
Öncelikle adım adım gideceğimizi öyleyeblirim. Bu enteresan konuyu anlaşılır bir dille size sunmaya çalışacağım. Konu 1921 yılında Batı dünyasının gündemine ilk kez geldi. Arkeolog Alfred Watkins, aslında Britanya’nın kullandığı yollara temel olan eski Roma yollarını inceliyordu. Bunları incelerken o yolların da daha eski uygarlıklara ait yolların üstüne kurulduğunu buldu. İnsanlar bir şekilde gözle görülmeyen bir akışı hiç terk etmemişlerdi. Uygarlıklar uygarlıklara yerlerini devrederken, ley hatlarına sadık kalmışlardı. |
Alfred Watkins, yararlandığı antik haritalar, yer isimlerinin eski dillerdeki isimlere benzerliği ve çatal çubuk yöntemiyle ley hatlarını tespit etti. Modern haritalarda görünmeyen çoktan kaybolmuş, toprak altında kalmış eski yapılara ulaştı. Teoriyi destekleyecek şekilde, gerçekten de bugün ortada hiçbir izi görünmeyen gömülmüş bu arkeolojik eserler, ley hatları üzerinde uzmanları bekliyordu. Tek yapılması gereken, leyin nereden nereye gittiğini bulup takip etmekti. “Ley” kelimesini literatüre kazandırırken kastettiği, “toprağın temizleyici şeritleri” ya da “çayırlık” bölgeydi. Alfred Watkins’in bulduğu Ley hattı: http://en.wikipedia.org/wiki/The_Old_Straight_Track Alfred Watkins’in kitabını Google Books’da okuyabilirsiniz. (İngilizce) Ley Lines: Early British Trackways, Moats, Mounds, Camps and Sites |
Sonraları konu derinden incelenince bu eski yapıların zincir halinde Avrupa boyunca gittiği anlaşıldı. Özellikle Keltler ve Druidler doğa ruhlarına yakın inanışları ile dünya enerjilerinin güçlü olduğu yerlerde tapınaklar inşa etmiş, kurban alanları, dinlenme ve toplanma yerleri yapmıştı. İşin ilginci zamanla Avrupa kıtasına yayılan Hıristiyanlık dini aynı yerlerin üstüne yeni tapınaklarını kurmuştu. Bu ilginç adetin Türk medeniyetleri tarafından da aynen uygulandığını çok iyi bilirsiniz. Köklü kiliseler ve binalar, bugün cami olarak ibadet amaçlı kullanılmaktadır. İskoçya |
Avrupada’ki eski toplumlara dönecek olursak, özellikle Druidlerin ve Keltler’in Avrupa üzerinde bir omurga kemiği gibi birbirini izleyen taş yapıları, megalitleri, Altarları, dolmen ve menhirleri arka arkaya dizmeleri müthiş bir hat gibidir. Bu açıdan bakıldığında Stonehenge gibi noktalar yine bu çalışmanın parçası gibi görülmelidir. Özellikle bir kaç ay önce Stonehenge yakınlarında şu anda bir gölün altında kalmış olan yine benzer bir yapı keşfedildiğinden beri bu sıradışı yapılar daha bir titizlikle ilişkilendirilir oldu. Stonehenge tek örnek değildir. Bu taş dizilimi sık sık uygulanmıştır. Avebury – Stonehange yakınları daha geniş taş dizilimi |
Feng shui, cansız nesnelerin mobilyaların ve dünya toprağının canlılara etkisini en iyi hale getirmek için çabalar. Bu bilim o denli ciddiye alınır ki dünyanın en uzun gökdelenlerinden ve ağırlık dengesi hareketli bir topla sağlanan mimari şaheseri Taipai 101‘e doğrudan gelen caddenin yaratacağı olumusuz enerji akışını dengelemek için mimarlar binanın önüne su çeşmesi ve havuz yaptırmıştır. |
Yine Çinliler akapunktur tedavisini binlerce yıldır uyguluyorlar. İnsan üzerinde yaşamsal enerjilerin aktığını ve bunların geçtiği merkezleri, bu merkezlerin bağlı olduğu organları biliyorlar. Örneğin kulak memesine bağlı olarak, bedene uzanan hatlardaki tıkanıklık ve fazlalıkları minik iğneler saplayarak dengeliyorlar. Bu gözle baktığımızda kimi kadim öykülerde bulduğumuz, zamanında dünya enerjisindeki hastalanmaları onarmak için zinciler halinde yapılmış eski binalar, dikilitaşlar bambaşka açılımlar getiriyor. Bu binalar akapunkturdaki minik ince iğneler gibi dünyanın belirli noktalarına saplanıp enerji akışını yeniden düzenliyorlardı. Hatta dünyanın her büyük şehrindeki dikilitaşları düşünürsek ve bunların Mısır kaynaklı olduğunu düşünürsek bu görüş daha da güçlenecektir. Bildiğiniz gibi İstanbul’da da bir Dikilitaş bulunmaktadır. (Dikilitaşlar hakkında detaylı bilgi için: Türkçe Dikilitaş ve İngilizce Obelisk) |
|
Modern haritacılıktaki enlem boylam, meridyenler bulunmadan önce haritacılıkta gizemli çizgiler, akışlar ve bu çizgilerin kesiştiği yerler vardı. Piri Reis haritasına bir göz atın. Bu çizgiler ilginç şekilde dünya enerji çizgileri ve kesişim noktalarına uyuyor. Dünya gezegeni, hayat enerjisini güneşe ve galaksi sistemine bağlı olan bu devasa LEY akışından alıyordu. Gözle görünmez bir göbek bağı gibi LEY akışı örüntü halinde uzaklardaki yıldızların etkilerini ve gezegenlerin yaşamlarını birleştiriyordu. Böylece Mısır piramitlerinin belli odalarının baktığı Sirius gibi yıldızlar aradaki mesafeye rağmen organik bir bağla dünyayla bu müthiş enerji hatlarıyla bağlıydı. İnsan ruhsal varlığı da kökleri toprağın hemen üstünde bulunan bir ağaç gibi bu enerji alanından besleniyordu. Doğu öğretilerinde bahsedilen fohat ya da prana enerjisi ve sonraları Amerikalı araştırmacılar tarafından da bulunan gizemli Orgone enerjisi bununla ilgiliydi. |
Dinler için binlerce insanın gerektiğinde öldüğü ve elden bırakmamak için herşeyi yaptığı özel yerler mesela Kudüs Tapınağı, Kabe gibi kutsal yerlerin de bu büyük anahatların kesişimi üzerine kurulu olduğu da söylendi. Böylece sadece dünya hatlarının değil, göksel hatların da kesişimindeki bu binalara dönülerek yapılan ibadetler (kıble kavramı) o canlının o yönden yayılan bu hayatiyet akışına, kendi çakra sistemini açması beslenmesi ve temizlenmesi imkanına da yol açıyordu. |
Popüler kültürde örneğin çizgiromanlarda ve bilgisayar oyunlarında ley akışlarına sık sık değiniliyor. Atlantis / Martin Mystére‘nin, “Dünyanın Sınırındaki Ev” öyküsünde, böyle bir kesişim noktasına kurulan çok özel bir iç mimarisi olan evin, insanları bir noktadan bir noktaya, hatta bir boyuttan diğerine ışınlamaya muktedir olduğu bile idda edildi. Stephen King ünlü Kara Kule serisinde kahramanlarının IŞIN’ı ve Yolu takip ettiğin anlatmıştı. Bu çizgiler dünya boyunca gittiği gibi paralel evrenlerdeki dünyalara ve tüm zamanlara ulaşıyor ve herşeyin merkezindeki Kara Kule’de birleşiyordu. Bunun için Kara Kule aynı zamanda müthiş bir güldü. Kırmızı insanı ruhani coşkuyla ve yaşamla dolduran tek bir güldü. Kitabın eksenini oluşturan Işın’ı yıkmaya çalışan bir kırıcı grubu tüm kötülükleri ile zaman ve uzay dengesini bozmaya çalışıyorlardı. Anlatılan olayların ortak yönü ise gezegenimizin içinde ve üstünde bir spiral akışla dönen esneyen kilometrelerce uzanan bu akışların akapunktur biliminde insanın üzerinde bulunduğu gösterilen enerji çukurları nehirleri, tepeleri gibi bölgelerinin olması. Bu yönüyle insan yeryüzünün bir kopyası. |
Bu akışları eski uzmanlar nasıl ölçüyordu? Belirli ruhsal bedensel duyarlılığa sahip insanlar en çok çatal çubuk yöntemi ile toprak altında su ararken yaptıkları gibi enerji akışına bakıyordu. (Ley konusunu gündeme getiren Arkeolog Alfred Watkins de çatal çubuk yöntemini kullanıyordu. Kişi elinde serbest bıraktığı şeyle yürürken kendi aura alanı aradığı şeye rastlayınca refleksel bir tepki ile elindeki çatalı istemdışı büküyordu. Bu çoğu modern eğitim almış bilimle büyümüş bizlerin burun kıvırıp bıyık altından güleceği metotla Rusya’nın yıllarca petrol ve maden yataklarını inanılmaz ucuza bulduğunu söylesem güler misiniz? Amerika’nın devasa uydu maliyetleriyle karşılaştırıldığında gülmemek zor. |
Yeryüzü ruhunun özü ya da şuuru, insanlarda doğrudan ortaya çıktığında mutluluk hissi uyandıran oldukça
yüksek frekanslı bir enerji halinde varlığını belli eder. Leylerin girdap benzeri yapısındaki devingenlik,
yeryüzünün kendi biçimini korumak için kullandığı gücün, diğer bir deyişle,
hedef veya arzunun bir sonucudur.
Ley hattının içerdiği çift girdabın aynı zamanda enerjinin özel bir niteliğini de yansıttığını söylemiştik.
Peki Ley niye bir çift girdaba sahiptir ve bu özel nitelik nedir? Bu iki soruyu yanıtlamak için
yeryüzü ruhunun, hayli yoğun bir fiziksel yaşam biçimini almasındaki hedefi kavramak gerekir.
Elbette ki bu hedef, insan biçimine girmedeki amaç ile benzerlikler taşımaktadır. Yeryüzü ruhunun
hedefi, zaman ve titreşimsel deneyim aracılığıyla yeryüzünü meydana getiren enerji alanlarına
yeni bir enerji niteliği dağıtmaktır. İnsanoğlu, enerjinin bu yeni niteliğiyle “koşulsuz
sevgi” olarak iki sözcükle özetlenebilecek bir biçimde tanışır.
Aslında insan deneyiminde koşulsuz sevgi adını verdiğimiz şey, gezegensel bir ruh ya da insana özgü çok boyutlu bir benlik veya ruh aracılığıyla yaşam ve yaşam gücü olarak bildiğimiz şeylerin ortaya çıkmasını sağlayan evrensel bir ilkedir.
Koşulsuz sevginin insan biçimini alırken sahip olduğu güç, yokluğu durumunda yaşamın kendisinin de; gelişim, değişim, ahenk ve hareketin de var olamayacağı devingen ve evrensel bir ateştir.
Kaynak: The New Age, An Anthology of Essential Writings adlı kitaptan çeviren: Sema Özçallı
http://www.bilyay.org.tr/rmdergi.asp?ds=56&name=56_06ANADOLU LEY AKIŞLARI – ANADOLU İKİZKENAR ÜÇGENİ“Batıda Truva’dan başlar ortada Ankara’ya gelir oradan da Nemrut Dağı’na iner.
Ankara bu iki noktadan biraz daha yukarda kalır.
Ve Ankara’dan da direkt Giza’ya yani piramitlere inen ayrı bir ley hattı vardır.
Gerçi Truva’dan Ankara’ya, Ankara’dan da Nemrut’a inen çizgide de pek çok ley noktası bulunur.
Hatta Truva’dan ve Nemrut’tan Giza’ya da inen, pek çok ley noktası mevcuttur.
Giza’dan Truva’ya ve Giza’dan Nemrut’a giden hat Ankara’da birleşir.
Ayrıca Giza’dan Ankara’ya da direkt bir hat çıkar.
Harita üzerinde bunu çizerseniz bir büyük (t) harfine benzer bir şekil çıkar.
Daha dikkatli bakıldığında da bunun “t”den çok bir gemi çapasına benzediği aşikar görülür.
Çapanın tepesinde de Ankara yer alır.
Ankara’nın ismi. Anchoron – anchor’dan gelir. Anlamı da “çapa”dır.”
Asıl kaynak bulunamadı. Bu yazı kısmı Ekşi sözlüğe yapıştırılmıştı.
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=anadolu%20ikizkenar%20ucgeni
LEY AVCILARILey hatlarında yürüyerek enerji toplamayı hedefleyen sevimli insanlar da var bu dünyada Şaka bir yana Ley akışının beslemesi için gezen bu insanlar Ley hatları üzerine araştırmalar yapıyorlar.http://www.leyhunter.org/leyhunter.com/begin/index.htm |